D vitamini üretmenin sırları
VARAN 1: Güneş olmadan olmaz Yumurta, yağlı balıklar, hayvansal yağlar, sakatat grubu besinler D vitamininin en güçlü besinsel kaynakları ama bedenimizin D vitamini ihtiyacının sadece yüzde 10’unu bunlarla...
VARAN 1: Güneş olmadan olmaz
Yumurta, yağlı balıklar, hayvansal yağlar, sakatat grubu besinler D vitamininin en güçlü besinsel kaynakları ama bedenimizin D vitamini ihtiyacının sadece yüzde 10’unu bunlarla karşılayabiliyoruz. Geri kalan yüzde 90’ı için güneşe muhtacız. Güneşlenmek zorundayız. D vitaminiyle güçlendirilmiş bazı fonksiyonel ürünler, mesela sütler, meyve suları da faydalı olabiliyor ama prensip hiiiç değişmiyor: Güneş olmadan, güneşlenmeden, cildi güneşle buluşturmadan yeteri kadar D vitaminine sahip olmamız mümkün değil.
Güneşle buluşamıyorsak eğer yapacağımız en doğru şey, D vitamini desteklerinden (kapsüller, damlalar, ampuller) faydalanmak. Ancak şunu unutmamak lazım: En güvenlisi ve faydalısı D vitamini, deride güneşten gelen UVB sayesinde üretilen doğal D vitamini. Deride üretilen D vitamini suda çözülebildiğinden hücrelere kolayca girebiliyor. Bu nedenle de etkisi yağda çözünen yapay şekline oranla daha fazla oluyor. Ağız yoluyla kullandığınız D vitaminleri genelde “sülfatsız” olduklarından suda değil, yağda eriyor, etkileri de sınırlı kalıyor.
VARAN 2: Güneşle birebir buluşmak zorundayız
Önemli bir ayrıntı da şu: Güneşin UVB ışınları sayesinde ciltte üretilen sülfatlı D vitamini sülfat bağından ayrıldığında bir enerji açığa çıkıyor. Sülfat bağı bir anlamda güneş enerjisini vücutta depolayan bir “güneş pili” işlevi de görüyor. Kanserden korunmada, bağışıklığı güçlendirmede, depresyonu engellemede, kalp-damar hastalıklarını önlemede işe yarayan da işte bu D vitamininin sülfat formu ve güneşlenerek doğal D vitamini elde edip depolamak bu nedenle çoook daha doğru.
VARAN 3: Anne sütündeki D vitamini de çok değerli
Anne ve inek sütünde bulunan D vitamini de güneşlenerek cildimizde üretilen doğal D vitaminine benziyor. Yani onlar da sülfatlı. Anne sütü bu nedenle de çok değerli. İnek sütündeki D vitamini ise maalesef UHT uygulamasıyla tahrip oluyor. Yani UHT’li bir sütle alınan D vitamini muhtemelen sülfat fakiri! Özeti şu: Emzirmek, mümkün olduğunca uzun süreli emzirmek, bebekleri mamalar değil de anne sütüyle beslenmek çok ama çook mühim bir konu.
VARAN 4: Cam arkasında güneşlenmek yetmiyor
Cildin D vitamini üretmesini sağlayan UVB ışınları kapalı/güneşsiz, bulutlu havalarda cilde yeterince ulaşamaz. Pencere veya araba camı gibi bir engelle temas ettiğinde de o engelleri yeteri kadar aşamaz. Bu nedenle D vitamini üretmek için “açık havada güneşlenmek” zorundayız. Pencere ardında güneşlenirseniz UVA ışınları camı geçtiği için esmerleşebilirsiniz ama yeteri kadar UVB alamadığınız için cildinizde D vitamini üretimi yapamazsınız. Yine aynı nedenle yıl boyu güneşli bir şehirde (Mersin, Antalya) yaşasanız bile eğer sabah evden arabanıza gidip işinize gidiyor, gün boyu bol güneşli odanızda pencereniz önünde çalışıyor, sonra yine arabanızla eve dönüyorsanız D vitamini fakiri biri olmanız kaçınılmazdır.
VARAN 5: Öğlen saati 20-30 dakika bile yeterli
Ciltte D vitamini üretimini tetikleyen enerjiyi sağlayan UVB ışınlarının (mor ötesi ışınlar) cilde dağılmadan ulaşabilmesi için açık havada bulunmamız ve o ışınların bedene/cilde dik açıyla gelmesi, başka herhangi bir fiziksel engelle karşılaşmaması gerekiyor. Bu nedenle D vitamini üretimi en çok güneş ışınlarının dik açıyla geldiği öğle saatlerinde oluyor. Bu benim de geç öğrendiğim önemli bir ayrıntı. Sabah saat 10’dan önce, öğleden sonra saat 4’ten sonra yapılan güneşlenmelerin D vitamini üretimi açısından tatmin edici bir faydası yok.
VARAN 6: Kısa süreli ama mutlaka öğle saatleri olmalı
Günün çok erken ve çok geç saatlerinde yapılan güneşlenmeler daha ziyade cildinize UVA ışınlarının ulaşmasını sağlayıp sizi bronzlaştırıyor ama D vitamini üretimine ciddi bir katkısı olmuyor. Hatta tam tersine bu saatlerdeki güneşlenmelerde UVA ışınları, D vitamini öncüsü bir maddeyi yani kolekalsiferolü parçaladığından D vitamini üretimi aksamaya başlıyor. Bu nedenle güneşin dik geldiği öğle saatlerinde, yani gölgenizin boyunuzdan daha kısa olduğu saatlerde kısa güneşlenmeler yapmanız daha doğru. Yaz tatili dönüşü sonbahar check-up’larını yaptıranların laboratuvar raporlarında bir taraftan kararmış bedenlerine, diğer taraftan laboratuvar raporlarındaki düşük D vitamini değerlerine bakıp şaşırmalarının nedeni bu hata, yani öğle saatlerinde güneşten tamamen kaçmak olmalı.