Kanser miyopluğuna bir son verelim
Neredeyse hemen her gün ya bir dostumuz, arkadaşımız, komşumuz ya da bir akrabamızın “Eyvah! O da kansere yakalanmış” haberi ile sarsılıyoruz. Evet, şu kesin: Kansere yakalananların sayısında maalesef ciddi bir...
Neredeyse hemen her gün ya bir dostumuz, arkadaşımız, komşumuz ya da bir akrabamızın “Eyvah! O da kansere yakalanmış” haberi ile sarsılıyoruz. Evet, şu kesin: Kansere yakalananların sayısında maalesef ciddi bir artış var. Ve üzülerek söyleyeyim bu artış daha da büyüyecek. Toplumsal bir “kanser bilinci” oluşturmamız ve “kanser miyopluğu” sorunundan uzak durmamız şart.
SUÇLU BİZİZ, HAYAT YAKLAŞIMIMIZ YANLIŞ!
Ortak bir iyi alışkanlığımız var: Ölümlü olduğumuzu fark edinceye kadar –mesela ciddi bir hastalığa yakalanana dek- hayatın sınırsız, ömrün çok uzun olduğunu düşünüyor ve her şey hep böyle “güllük gülistanlık” sürüp gidecek sanıyoruz. Bu elbette güzel bir yaklaşım. Ama iki önemli eksiği var. Birincisi böyle düşünerek iyi hayatı sürekli erteliyor, geleceğe yatırım yapmayı, mutluluğu inşa etmeyi ihmal ediyoruz. İkincisi ise halimize razı olarak ve en iyiyi mevcut durumumuz zannederek gelişebilecek tehditlere karşı önlem almayı da unutuyoruz. Ve bu nedenle “iyi hayat” avuçlarımızın arasından kayıp gidiyor. Yaşamın sağlıklı iken farkına varılmayan değerini işte tam da böyle zamanlarda hissetmeye başlıyoruz. Bu duruma ben “iyi hayat miyopluğu” diyorum. Maalesef kanserden korunma meselesinde de böyle bir “miyopluk durumu” var. Yani “kanser miyopluğu” meselesi de mühim bir konu.
ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇMEDEN…