Kortizol, stres ve depresyonun yol arkadaşıdır
Azalınca da çoğalınca da beden ve ruhta olumsuz bazı değişimler başlıyor. İster kronik bir stres durumuna girin, ister uzamış bir depresyona paçayı kaptırın, kanınızda ilk yükselen yine bu hormon...
Azalınca da çoğalınca da beden ve ruhta olumsuz bazı değişimler başlıyor. İster kronik bir stres durumuna girin, ister uzamış bir depresyona paçayı kaptırın, kanınızda ilk yükselen yine bu hormon oluyor. Özetle kortizol stresin de depresyonun da yol arkadaşlarından biri. Peki ne oluyor bu “kortizol” hormonu kanımızda artınca? Buyurun...
Kortizol banyosu bizde neler yapıyor?
Kanınızda kortizol düzeyi uzun süreli olarak yüksek kalınca bir değil birçok şey devreye giriyor. Mesela mı?
Rahatlamak için yediğimiz ve “stres savar” sandığımız “çöp gıda”ların yani şekerli, unlu, yağlı, yanmış, kızartılmış besinlerin tüketimi artıyor. Neticede kilo almamız kolaylaşıyor.
Kan basıncımız yükseliyor, hipertansiyona davetiye çıkıyor.
Kanda şeker düzeyi yükseliyor, şeker hastalığına zemin hazırlanıyor.
Mide ile yemek borusu arasındaki “kapak” mekanizması bozuluyor. Reflü sorunu devreye giriyor.
Mide asit üretimi artıyor, gastrit ve benzeri hazım sorunları tetikleniyor.
Benzer şekilde kalın bağırsak spazmları nedeniyle sizi spastik kolit/mutsuz bağırsak gibi sorunlar tehdit etmeye başlıyor.
Bir süre sonra kronik iltihap süreçleri de devreye giriyor. Kronik bir yorgunluk tablosu, ilerleyici bir bitkinlik süreci gelişiyor.
Yine kronik iltihap nedeniyle pek çok kronik hastalığa zemin hazırlanıyor.
Strese bağlı bağışıklık bozuklukları neticesinde bağışıklık sistemi zayıflıyor. Otoimmun hastalıklar (haşimoto, vitiligo, sedef, artritler) tetikleniyor. Mikroplara karşı direnciniz düşüyor ve daha sık hastalanmaya başlıyorsunuz.
Şekerle savaşı nasıl kazanabiliriz?
Şeker bir toksin. Ciddi bir sağlık zararlısı. Tepeden tırnağa suç yüklü bir kimyasal.
Doğalının bile (früktoz) fazlasına yüz vermek mühim bir sağlık hatası.
Kısacası aşırı şeker tüketimi ile savaş, en az sigara ile savaş kadar önemli bir konu.
Toplumsal farkındalıkların kazanılması, sürece sağlık uzmanları kadar sağlık otoritelerinin, resmi makamların, toplumun geleceğini planlayan politikacıların da dâhil olması lazım.
Peki, kolay mı böyle bir savaşı kazanmak? Bence çok zor. Zor ama yine de yapılmalı. Hiç olmazsa “tüketimini sınırlama” adına bu savaş bir an evvel ve çok boyutlu olarak başlatılmalı.
Sıfır yağlı beden olur mu?