Otla, çöple diyabet tedavi edilmez
Bazı şarlatanlar her hastalığı otla çöple tedavi edebilecekleri iddiasından vazgeçmiyor. Ot-çöp tüccarlarının en iddialı oldukları alanlardan biri de şeker hastalığı. Oysa bugüne kadar...
Bazı şarlatanlar her hastalığı otla çöple tedavi edebilecekleri iddiasından vazgeçmiyor. Ot-çöp tüccarlarının en iddialı oldukları alanlardan biri de şeker hastalığı. Oysa bugüne kadar şeker hastalığının tedavisinde işe yarayabileceği net ve açık olarak gösterilmiş herhangi bir bitkisel ürün, ilaç olmadı...
Bazı bitkilerin içinde sağlığa faydalı olabilecek özel bileşenlerin bulunduğunu biliyoruz.
Zerdeçaldaki kurkumoidler, domatesteki likopen, çaydaki kateşinler bu bileşenlerin iyi bilinen örnekleridir.
Ayrıca bu bileşenlerden bazılarının ilaç haline getirilerek yani güvenlik sınırları net ve açık olarak tanımlanarak hastalıkların tedavisinde kullanılabilecekleri de doğrudur.
Bununla birlikte her hastalıkta kullanılabilecek bir bitkisel doğal destek bulabilmek ne yazık ki her zaman mümkün olmuyor.
Bu durumda onlardan “tedavi aracı bir ilaç” gibi değil de “tedaviye destek bitkisel bir takviye” şeklinde faydalanmak gerekiyor.
Ama ne var ki bu bilgiden hareket eden bazı şarlatanlar her hastalığı otla çöple tedavi edebilecekleri iddiasından da vazgeçmiyor. Ot-çöp tüccarlarının en iddialı oldukları alanlardan biri de şeker hastalığı.
Oysa bugüne kadar şeker hastalığının tedavisinde işe yarayabileceği net ve açık olarak gösterilmiş herhangi bir bitkisel ürün, ilaç olmadı.
Hiçbir bitkisel ürünün şeker tedavisinde kullanılabileceği bilimsel olarak teyit edilmedi.
Netice şudur: Şeker hastalığının yetişkinlerde görülen ve kilo fazlalığı/şişmanlık ile birlikte olan tipinin (tip2 diyabet) ilaçsız tedavisi de mümkün olabiliyor.
Fazla kilolarınızı verip düzenli egzersiz yaptığınızda kan şekeriniz ilaçsız da kontrol altına alınabiliyor. Ama böyle bir başarı için çakma bitkisel ürünlere zaten ihtiyaç da duyulmuyor.
Glutatyon depolarınızı doldurun
Genç ve güçlü kalmak, zinde ve formda biri olmak istiyorsanız antioksidan gücünüzü artırın. Bunun için de antioksidan orkestranızın şefi sayılan glutatyon ile tanışın. Onun marifetleri hakkında bilgi edinin ve bu mükemmel doğal silahınıza sahip çıkın. Glutatyon depolarınızı da olabildiğince zengin, dolu, güçlü tutun. Nasıl mı?
◊ Egzersiz yapın: Mitokondrilerinizin sayı ve gücünü artırın.
◊ İyi beslenin: Bol soğan, sarımsak, karnabahar, lahana, roka, turp, karalahana, şalgam, pancar, avokado, kuşkonmaz, ıspanak, mercimek, greyfurt ve portakal yiyin.
◊ Baharata yüklenin: Zerdeçal, tarçın, kakule, karabiber.
◊ Bilinçli takviye alın: Asetil sistein, alfa lipoik asit, selenyum, C, B6, B12 vitaminleri, folik asit, silimarin özleri.
◊ Alkol ve sigaradan uzak kalın.
◊ Mitokondri zararlısı ilaçlardan uzak durun: Kinolon antibiyotikler, statinler, parasetamol içeren ağrı kesiciler.
Bellek bozan ilaçlara dikkat edin
Bazı ilaçların bellekte tahribat yapabileceklerini biliyoruz. Bu tahribatların çoğunun ilacın bırakılmasını takiben düzelmesi ise iyi bir haber. Siz yine de “bellek bozan ilaç” listesini bir kenara not edin ve bu ilaçları özellikle evinizdeki “belleği sorunlu” yaşlı büyüklerinizden uzak tutun.
◊ Antihistaminikler (alerji ilaçları)
◊ Antidepresanlar
◊ Uyku ilaçları
◊ Sakinleştirici haplar
◊ Antiasitler
◊ Bitkisel haplar (valeryanlar)
◊ Takviyeler (5-HTP)
Yaşlanan her beyin az çok unutur