Sağlığımızı ciddiye almıyoruz
Cuma Biz sağlığına düşkün bir millet değiliz. Bu çok mühim bir hatamız. Sağlık bilinci güçlü, sağlık eğitimi sağlam bir toplum olduğumuz da söylenemez. Bu olumsuzlukların...
Cuma Biz sağlığına düşkün bir millet değiliz. Bu çok mühim bir hatamız. Sağlık bilinci güçlü, sağlık eğitimi sağlam bir toplum olduğumuz da söylenemez. Bu olumsuzlukların birçok sebebi var ama esas neden "eğitimsizlik!"
Eğitim sistemimiz “kurbağanın sindirim sistemini” öğretmede gösterdiği kararlılığı sıra kendi sağlığımıza geldiğinde bizden esirgiyor! Okullarımızda hâlâ “sağlık dersi” veya “iyi hayat dersi” okutulmuyor.
Beslenme konusunda biraz bir şeyler öğrendik. Ama yetmiyor. Bedenimizi bile yeteri kadar tanımıyoruz.
İşi gücü yolunda, üniversite bitirmiş, yaşı 50’yi geçmiş bazı hastalarımın hâlâ karaciğer veya dalaklarının nerede olduğunu bilmediklerini öğrendiğimde hiç şaşırmıyorum. Ayrıca aile ortamında da sağlık konusunu güçlü bir şekilde gündeme getirdiğimiz söylenemez. Anne-babalar çocuklarının beslenmesinin önemini henüz yeni yeni kavramaya başladılar. Sağlık takibinin ne olduğunu, koruyucu sağlığın önemini yeni yeni öğreniyorlar.
Özetle “olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi” dizesini üretebilen çok özel ve güzel bir kültürden gelsek de sağlığımız bakımından durumumuz pek iç açıcı değil.
“Sağlık” konusunu yeteri kadar ciddiye almıyoruz. Tabii ki yanlış yapıyoruz. Kendimize iyi bakmıyoruz. Şüphesiz hata ediyoruz. Bunlar hepimiz için önemli birer eksiklik.
Yanlış
“Bana bir şey olmaz!” diyoruz
Sadece sağlık bilgisizi olsak yine iyi. Aynı zamanda ilgisiziz de...Sağlığımızda olan bitenleri pek önemsemez, sorunu hemen olumlu bir nedene bağlama eğilimine gireriz. Başımız ağrıyorsa “lodostandır geçer”, yorgunsak “uyku bunu halleder” deriz. Motosiklet kullanan ünlümüz “kask” takmaz, delikanlı sürücümüz “emniyet kemeri” bağlamaz. Özetle sağlığımız konusunda ciddi bir direncimiz, anlaşılmaz bir boşvermişliğimiz, eşi bulunmaz bir ertelemeciliğimiz var.Oysa sağlık en kıymetli hazinemiz. Her hazine gibi onun da bir dayanabilme gücü var. İyi yönetilmezse her miras gibi o da yıpranma, eriyip bitme, kaybolma sürecine girer. Ve her hazine gibi onun da korunmaya, bakılıp onarılmaya ihtiyacı var.
Doğru
Kontrol ve takip şart!
Hepimizin sağlığı için yapabileceği bir şeyler mutlaka var. Doğru beslenme, bol aktivite ve düzenli egzersiz, stresi azaltılmış bir hayat tarzı, ilk prensipler...
İyi bir aile hekimi bağlantısı, akılcı bir “devamlı hekim” seçimi, bedenimizden gelen sinyalleri dikkatle yorumlama alışkanlığı ve yılda en az bir kez sağlık taramasından geçmek, bedenimizin nasıl çalıştığını, nerelerde problem çıkardığını anlamak açısından son derece önemli. En basit olanıysa yılda bir kez sağlık riski taramalarından geçmek...
Eğer bu taramaları baştan savma check-up’lar olmaktan çıkarabilir de kişiye özel risk analizleri haline getirebilirsek, işimiz daha da kolaylaşacaktır.
Önerimiz
Uyanık ol sağlıklı kal!
Unutmayalım ki bazı istisnalar dışında hastalıklar akşamdan sabaha, dünden bugüne, öyle “pat” diye ortaya çıkan sorunlar değildir. Çoğu hastalık belli bir zaman dilimi içinde, bazen de göstere göstere, “ben geliyorum” diye diye gelişmektedir.
Her halükarda onları erken tanımanın, daha hastalık haline dönüşmeden yani risk tehdidi dönemindeyken tanımlamanın yolu, kan analizlerinden, görüntüleme incelemelerinden yani “tahlillerden” geçiyor.
Özellikle “biyokimyamızın” ne durumda olduğunu anlatan kan tahlilleri, sağlık durumumuzun en güçlü göstergeleri haline gelebiliyor.
Basit bakış şu olabilir: Bedenimiz de bir cihaz, bir makine... Çalıştıkça, kullanıldıkça, ne kadar iyi bakılırsa bakılsın (iyi bakıldığından da emin değilim) her cihaz gibi o da eskir.