Yaşlandıkça eskiriz
Yaşlandıkça eskiriz. Yıllar bedeni de, ruhu da yıpratır. Genelde bedendeki eskimeler ruhtakinden daha fazla olsa da netice pek değişmez, biz yıl biriktirip yaş aldıkça az ya da çok, hızlı ya da yavaş zaman...
Yaşlandıkça eskiriz. Yıllar bedeni de, ruhu da yıpratır. Genelde bedendeki eskimeler ruhtakinden daha fazla olsa da netice pek değişmez, biz yıl biriktirip yaş aldıkça az ya da çok, hızlı ya da yavaş zaman hükmünü gerçekleştirip bizi eskitir.
Bedendeki eskime her hücre, doku, organ ve sistemde eşit olmaz. Eskimeden yalnızca motor aksam (iç organlar) ile onları birbirine bağlayan yaşamsal yapılar (damar ve sinirler) ve destek dokular nasiplenmez. İskelet (kemik-eklem) ve kaporta (cilt ve saç) bölümlerinde de (!) bozulmalar ortaya çıkar.
Bunların çoğu normal, olması gereken, beklenen gelişmelerdir. Bizim bilmemiz, razı olup boyun eğmemiz, kabullenmemiz gereken canlı veya cansız her şeyin yaşlandıkça eskiyeceği, yıpranacağı gerçeğidir.
Ama yine de eskimekten eskimeye fark var. Makbul ve makul olanı yavaş yavaş, zarafetle, arınıp hafifleyerek, tecrübe biriktirerek hayatı ıskalamadan eskimek olmalı. Eskimekten değil, kötü eskiyip çürümek ve küflenmekten korkmalı. Bunun için de "kendine iyi bak" cümlesi hep gündemde olmalı.
Özetle zamanın etkilerinden her hücre, doku, sistem gibi kemik dokusu ve eklemler de nasibini alır. Ama bu "nasiplenme"lerin bir kısmı "normal" değil, "anormal"dir. Böyle olduğu için de kimi 70'inde, 80'inde zıp zıp zıplarken, kimi birkaç merdivende tökezleyip ağrılar içinde kıvranır.