Zeytinyağı mı kolesterol hapı mı?

Yeni bir çalışma, bilinen bir gerçeği bir kez daha açık ve net olarak teyit etti: Zeytinyağının güvenli bir kalp dostu olduğu yeniden onaylandı. Onun kolesterol hapları gibi “yan etki” sorunu da yok....

Yeni bir çalışma, bilinen bir gerçeği bir kez daha açık ve net olarak teyit etti: Zeytinyağının güvenli bir kalp dostu olduğu yeniden onaylandı. Onun kolesterol hapları gibi “yan etki” sorunu da yok.
Günün birinde herhangi bir kolesterol hapını yutmak zorunda kalmak istemiyorsanız sofralarınızda zeytinyağına daha sık yer verin. Yeni bir çalışma, bilinen bir gerçeği bir kez daha açık ve net olarak teyit etti: Zeytinyağının güvenli bir kalp dostu olduğu yeniden onaylandı. Araştırmanın sonuçlarına göre “günde iki kaşık zeytinyağı” bile kalbe adeta ilaç gibi geliyor. Üstelik onun kolesterol hapları gibi “yan etki” sorunu da yok. Yani ne kaslarınızı ağrıtıp sizi yorgun düşürüyor, ne de uykunuzu kaçırıyor, belleğinizi zorluyor.
Kısacası zeytinyağında hayat var. Yağ tercihlerimizi imkan ölçüsünde öncelikle ve kesinlikle zeytinyağından yana kullanmamız lazım. Tabii burada da “abartı yok, makul var” yaklaşımı geçerli.
Zira zeytinyağının da içinde yüzde 17 civarında doymuş yağ bulunuyor. Biliyorsunuz kalp doymuş yağın fazlasından da pek hoşlanmıyor. Bu nedenle kaşık kaşık zeytinyağı kullanmak da riskli bir beslenme yaklaşımı.
Özeti şu: Günlük yağ ihtiyacımızın üçte ikisini zeytinyağından, üçte birini tereyağından karşılamak ve toplam kalori ihtiyacının yüzde 30-35’ini yağlardan karşılamak –ama bu miktarı da aşmamak- lazım.
Meyve mi, bal mı?

İkisi de değerli besinler. İkisinin de ayrı ve mühim sağlık marifetleri var. Ne var ki ikisi de “früktoz” yani meyve şekeri zengini.
Peki ne yapmalı? Makul çözüm şu: Yetişkin biri günde en fazla “1 tatlı kaşığı” bal ile yetinmeli. Meyveye gelince... En çok bir, bilemediniz iki porsiyon meyveden fazlasına yanaşmamalı ve şeker yükü düşük –yani früktozu sınırlı- meyveleri tercih etmelisiniz.
Probiyotik gücün kaybı yorgunluğa yol açıyor
Yeni bir çalışma, bağırsaklarında yeteri kadar probiyotik bakteri rezervi bulunmayanlarda “kronik yorgunluk, kas ağrıları, isteksizlik ve hafif kaygı durumu” ile bunlara eşlik eden “baş ağrıları, kuru cilt, eklem ağrıları, iştah bozuklukları” gibi sorunlara daha sık rastlandığını gösterdi.
Bu bilgi çok önemli. Zira probiyotik güç azalınca ruhsal denge bu durumdan etkilenebiliyor ve başta depresyon olmak üzere pek çok “ruhsal sorun” devreye girmeye başlıyor.
Unutmayın: Yiyecek içeceklerle probiyotik bakteri kazanma şansınız çok ama çok azaldı. Gereksiz ve sık antibiyotik kullanma alışkanlığımız da probiyotik gücümüzü ciddi ölçülerde yıprattı. Neticede hepimiz probiyotik fakiri olduk. Bu durumdan bedenimiz de ruhumuz da olumsuz etkileniyor.
Peki çözüm ne? Çözüm eski günlere geri dönmekte. Sofralara daha fazla tam yoğurt, turşu (özellikle lahana turşusu) ve diğer fermente besinleri (tarhana çorbası, humus, boza, şalgam) eklemeli.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Biyolojik yaşınızı siz belirleyin 21 Kasım 2024 | 596 Okunma Gerçek yaşınız ‘biyolojik yaş’tır 18 Kasım 2024 | 721 Okunma En iyi egzersiz hangisi 16 Kasım 2024 | 1.177 Okunma Sırada ‘yaşlanma tsunamisi’ mi var 14 Kasım 2024 | 385 Okunma Şüpheci olun 07 Kasım 2024 | 495 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar