Bize toprak lazım
Dün yaşadığımız afet, son 50-60 yılın en şiddetli yağışı olabilir. Haberimiz olsun ki, küresel ısınma nedeniyle artık çok daha sık yaşayacağız bu tür afetleri. Afeti anlamak...
Dün yaşadığımız afet, son 50-60 yılın en şiddetli yağışı olabilir. Haberimiz olsun ki, küresel ısınma nedeniyle artık çok daha sık yaşayacağız bu tür afetleri. Afeti anlamak için yağış miktarına bakar çoğu kişi. Bu da doğru değil.
Aynı yağış miktarının, bir ayda düşmesiyle iki saat içerisinde düşmesi çok farklı sonuçlar yaratıyor işte.
“Peki ne yapacağız?” derseniz, mazgalları genişleteceğiz falan ama bir şeyi hiç unutmayacağız. Büyük şehirlerde yağmur suyunu emecek toprak yok denecek kadar az, su akacak yer arıyor, rögar ve mazgallardan kanalizasyona gidiyor. Bunu da düşünmek ve şehirlerde toprağa yer açmak gerekiyor.
Bir elimde cımbız...
Orhan Veli Kanık’ın herkesin ezbere bildiği mısralarıdır ya, “Bir elinde cımbız, diğerinde ayna, umurunda mı dünya....”
15 Temmuz günü bunun bir sürü örneğini gördüm. O gün bir sürü insan geçen sene yaşananlara dair duygularını yazdı, şehitleri andı. Bir grup insan da Bodrum’a giderken bindiği özel uçaktan, sahilden ve yediği yemekten kareler paylaştı.
İsteyen istediğini yapar, umursar ya da umursamaz ama nedense işin bir de teşhir kısmı bana garip geliyor.
Yok, kimsenin hayatının zaptiyesi olmak gibi bir niyetim yok; aksine hayat zaptiyeliği yapanlardan da hoşlanmam.
Ama Aragon’un ‘Mutlu aşk’ şiirini neden yazdığına dair açıklamasını da unutamıyorum.
Aragon o şiiri yazdığı dönemde Paris’in Nazi işgali altında olduğunu ve toplumsal mutsuzluğun bulunduğu bir yerde bireysel mutluluk olamayacağını söylemişti, çok doğru bulurum o cümleyi. 17 Ağustos depremi Sabah 03.02’de olmuş, o günün akşamında sahil boylarında masa üzerinde göbek atanların resimleri yayımlanmıştı sonra gazetelerde.