Kocasıyla mezara giden kadınlar...
Portekiz’de babası ölen kadınların bir yıl, kocası ölenlerin ise ömür boyu siyah giydiklerini okumuştum yıllar önce. İlk bakışta çok saygın, vefakâr bir tavır gibi dursa da kadınları...
Portekiz’de babası ölen kadınların bir yıl, kocası ölenlerin ise ömür boyu siyah giydiklerini okumuştum yıllar önce. İlk bakışta çok saygın, vefakâr bir tavır gibi dursa da kadınları canlı canlı mezara koyan bir yanı var bu davranışın. Çok sonra boşandığı karısının, oğlunu doğurduğu için bir başka erkekle asla evlenemeyeceğini söyleyen bir türkücü röportajı okumuştum. Ne saçma değil mi? Oysa karısından boşanan ya da karısı vefat eden erkeği herkes yeniden evlendirmeye çalışır bizim ülkemizde. Kocası ölen ya da ayrılan kadınsa, hele bir de anneyse asla evlenemez, asla sevgili olamaz.
Rahmetli Kayahan’ın eşi İpek Açar’ın yeni ilişkisine dair haberi okuduğumda bunlar geldi aklıma. Yalnızlık zorsa, erkek için olduğu kadar kadın için de zor. Yaşlılıkta dayanacak bir omuz dersen, kadının da erkek kadar ihtiyacı var öyle bir omuza. Çocukların etkilenmesi dersen, erkek evlendiğinde ne kadar etkileniyorsa kadın evlendiğinde de o kadar etkilenir çocuk. Bir kadın ayrıldıktan ya da eşini kaybettikten sonra, ne kadar yas tutacağına kendi karar verir. Erkek bu konuda ne kadar özgürse kadın da o kadar özgürdür. Kimse, özellikle de kadınlar, başkalarının doğrularını yaşamak zorunda değil!