Teşhirci ve röntgenci olduk
Amerika’da ikinci bebeklerini bekleyen bir çift, Youtube’da yayınlamak için bir video çekmeye karar verdi. Kadın, aldıkları kararı Twitter’dan duyurdu, tehlikeli bir iş yapacaklarını ama bugüne kadar...
Amerika’da ikinci bebeklerini bekleyen bir çift, Youtube’da yayınlamak için bir video çekmeye karar verdi. Kadın, aldıkları kararı Twitter’dan duyurdu, tehlikeli bir iş yapacaklarını ama bugüne kadar yayınladıkları videolar içerisinde en fazla ilgi çekenin de bu olacağını yazdı. Sonra kamera karşısına geçtiler. Adam kalın bir kitabı eline alıp, göğüs kısmının üzerinde tuttu ve 30 santim uzağında duran eşine “Hadi” dedi. Kadın tetiği bastı, kurşun kitabı delip adamın kalbine saplandı.
Sonuç mu? Adam öldü ve kadın ikinci derece cinayet suçlamasıyla tutuklandı. YouTube’da biraz daha fazla ilgi çekmek adına yaşandı tüm bunlar...
“Hepimizin içinde bir teşhirci, bir de röntgenci yan vardır. Sosyal medya her ikisini de beslediği için etkisi çok büyük olacak.” 2009 yılında, Macar bir sosyoloji profesörünün röportajında okumuştum bu cümleyi. Türkiye’deki ilk sosyal medya konulu televizyon programını yapmak için hazırlık evresindeydim. ‘Tıkırtı Gazetesi’ programını yapmadan önce belki 100 makale-röportaj okudum, aklımda kalan en önemli cümle bu oldu.
Geçenlerde Belçika’da bir sosyal deney yapıldı. Yoldan geçen insanlar isimleri sorularak bir çadıra sokuldu, karşılarında kristal küre olan bir falcı buldular. Falcı karşısına oturanların hayatına dair bir sürü şeyi bildi. Mesela ilişki yaşadıkları kişiyi, çalıştığı iş yerini, evinin olduğu bölgeyi, tatile gittiği yerleri, sevdiği yiyecekler ve daha bir sürü şeyi arka arkaya sıraladı. Bu sırada çadırda bulunan gizli kamera insanların şaşkınlık ve hayret dolu yüz ifadelerini kayıt ediyordu. Sonra açıkladılar insanlara gerçeği. Aslında bu bilgilerin tamamını, çadıra girmeden adlarını aldıkları kişilerin sosyal medya hesaplarından elde etmişlerdi. Hepimizin hem teşhirci hem de röntgenci olduğu konusunda başka bir örneğe ihtiyaç var mı?