Başkan, istifa ve demokrasi
Yirmi üç yılı aşkın süre görevde olan bir başkanın istifa ettirilerek görevden ayrılmak zorunda bırakılması demokrasi adına Türkiye'nin geldiği yeri gösterir.Böyle bir uygulamanın millet...
Yirmi üç yılı aşkın süre görevde olan bir başkanın istifa ettirilerek görevden ayrılmak zorunda bırakılması demokrasi adına Türkiye'nin geldiği yeri gösterir.Böyle bir uygulamanın millet iradesi söylemlerini dilinden düşürmeyen "milletin adamı" unvanı verilmiş bir siyasi lider tarafından yaptırılması da ayrı bir çelişkidir. Bu durum; ülkede söylem olarak 'hukukun üstünlüğünün' uygulamada ise 'üstünlerin hatta tek üstünün hukukunun' yürürlükte olduğunun kanıtıdır.AKP evlatlarını yiyor! İktidar partisini genel başkanı, partinin il başkanlarını, belediye başkanlarını kitlesel olarak görevden uzaklaştırmaya karar verir. Askeri vesayet, bürokratik oligarşi, faiz lobisi geçmişte kalmıştır yeni günah keçisi; metal yorgunu, makam tutkunu yerinden kalkmasını bilmeyen belediye başkanlarıdır. AKP'nin kendi evlatlarını yeme süreci böyle başlatılır. Belediye başkanlarına tepeden emir gelir "istifa edilecek... et!"Başkanlara "senin istifan senin yararınadır. İstifa ederek millete ve partiye son büyük hizmeti yapmış olacaksınız" mesajı verilir.Belediye başkanları önce "hık-mık", "kem küm" ederler. Sonra da birer birer istemeye istemeye istifa etmeye başlarlar.Kimisi "istifa etmezsem kanım kurusun" gibi kurbanlık koç psikolojisi içinde hareket eder, kimisi de istifa etmelerinin ne denli faziletli bir iş olduğunu söylemeye kadar işi vardırır.İstifa etmekten daha çok kendilerini istifa etmeye zorlayan liderleri için söyledikleri sözler ve yaptıkları övgüler de dikkat çekicidir.Ben bilmem o bilir!Ankara'da yirmi üç yılı aşkın süre belediye başkanlığı yapmış olan Melih Gökçek emirle demir arasında kalır ona Anadolu tabiriyle 'bu emir bu da demir; kemir babam kemir' denir. O da üç hafta düşünür, evirir, çevirir ve sonunda "emir demiri keser" diyerek istifasını verir."Benim davamda emir demiri keser". "Benim belediye başkanlığı yaparak katkı sağlamam gerektiğini düşündü. Bugün ise istifa ederek katkı sağlamam gerektiğini düşünüyor". 'Başarısız olduğumu düşündüğüm için değil, yorgun olduğumu düşündüğüm için değil, ülkemi lider ülke yapacağına inandığım Recep Tayyip Erdoğan istediği için istifa ediyorum...' Gökçek için hep lideri düşünmüş, karar vermiş, planlamış, örgütlemiş o ise yalnızca gereğini yapmış. Gel demiş gelmiş, git demiş gidiyor! Bu, 'benim adıma yanılmaz lider en iyisini biliyor, en uygun olan kararı veriyor ve ben de onun söylediklerini harfiyen uyguluyorum' yaklaşımıdır. Bu kendisini liderin emrinde çalışan onun her istediğini yerine getiren bir çeşit robot olarak görmek anlamına geliyor.Başkanlar istifa ederken "öğrenilmiş çaresizlik" içinde hareket etmek zorunda kalmışlardır. Açıklama yaparlarken yüz hareketleri başka bir şey derken, ağızlarından ise başka sözler çıkıyordu.Demokrasi sorunu! Burada sorulması gereken iki sorudan birincisi şudur: Madem lider her şeye kadir, her şeyin en iyisini biliyor, en isabetli kararı veriyor o halde o liderin "istifa et" talebi üç hafta neden bekletildi?İkincisi ise demokrasi gereği Gökçek 23 yıldır halkın önüne çıkıp, halkı ikna ederek oy alıp başkan seçiliyor. Lider isteyince de 'emir demiri keser' diyerek gidiyor. Hâlbuki halkın getirdiğini halkın götürdüğü rejimin adı demokrasidir. Bu nasıl demokratlıktır? Belediye başkanlarının kendisine aba altında sopa gösteren, yargılanma imalarını Demokles'in Kılıcı gibi tepelerinde gezdiren bir zihniyeti istifa ederken öve öve yere göğe sığdıramamanın nedeninin ne olduğunu da millet merak ediyor. İşin bir başka yanı da oy verdikleri başkan seçildiğinde alkışlayanlar, seçtikleri başkan görevden alındığında sessiz kalıyorsa orada demokrasinin bağışıklık sistemi çökmüş demektir. Toplumun değil, birilerinin güç ihtiyacı için halkın seçtiği kişiler görevden alınıyorsa, ortada ciddi sorun var demektir!