Denetimsiz iktidar ve tehlikeli sonuç
İktidarları denetleyen fren-balans mekanizmaları demokratik dengenin olmazsa olmaz koşulları arasında yer alır.Kuvvetler ayrılığı, demokratik iktidarın mütemmim cüzüdür. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin...
İktidarları denetleyen fren-balans mekanizmaları demokratik dengenin olmazsa olmaz koşulları arasında yer alır.Kuvvetler ayrılığı, demokratik iktidarın mütemmim cüzüdür. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin çiğnendiği her yerde iktidarlar denetimsiz kalır ve doğal olarak despotizme kayar. İktidar sahipleri her istediklerini yapabileceklerini düşünmeğe başladıklarında makullük kaybolur.Zorbalığa kayış süreçleri!Aşırı güçlenmiş ya da hesap verme korkusu olmayan iktidarlar çok kolay antidemokratik uygulamalara saparlar.Yapıları disiplin altına almak, kontrolsüz güç odakları yaratmak ve daha sonra da kontrollü yapılar üretmek despotizme kayış işaretleridir.Despotik bir yönetim için şartların uygun olması yetmez her şeyden önce bir veya birkaç zorba da gereklidir. Zorbalar da çoğu kez çıkarlarını dava edinmiş kişiler arasından çıkar. Varlığın böyle bir davaya ve onun tepe yönetimine adamış kişiler arasından demokratlar değil, çıksa çıksa tetikçiler çıkar.Sorun iktidar olan kudret elitlerinin erki eline geçirdiklerinde her şeyi yapabileceklerine kendilerini inandırmış olmalarıdır.Yönetimlerin diktatörlüğe kayışları bu süreç ve şartlar içinde oluşur.Yaşanan on beş yıllık tek başına iktidar süreci böyle bir var oluşun özetidir.En kötü zorbalar!Totaliter zorbalığa kayış iktidarların değil sistemin zayıf yanıyla ilgilidir. Sistem en güçlü, en hırslı ve en kötüye bile despot olma imkânını vermeyecek şekilde örgütlenmelidir. Demokratik yönetimlerin totaliter ve zorba sistemlere dönüşebildiği, tarihi tecrübelerle sabittir.Bu nedenle demokrasi, erki tekelinde tutan ya da o erki ele geçirmek için cansiperane çalışan kişilere emanet edilemez. Demokrasi ancak yürütmeyi denetleyen bağımsız başka erklerin olması, fren/balans sisteminin kurumsallaşmasıyla mümkün olur.Sonuçta en kötü zorbalar, insanlığa ya da ülkeye hizmet etmeye içtenlikle ant içmiş olan ama hırsına gem vuramayanlar arasından çıkar.Totaliter ve despot kimseler iş başına gelinceye kadar demokratik bir söylemle ortaya çıkarlar.Bu kişiler, gerçekte zorbalığa, adaletsizliğe ve şiddete, ahlaki bulmadığından değil kendi yapamadığından dolayı karşı çıkarlar. Birilerinin eline geçirmeye çalıştıkları güç sanıldığı gibi demokratik meşruiyet değil tahakküm etme gücüdür.Bu yüzden hep günün zulüm erbapları dünün adalet arayan mağdurları arasından çıkar. Totaliterlik alametleri!Bütün toplumsal bünye iktidar mekanizması tarafından tasarlanıyor ya da onun çerçevesinde gelişiyorsa orada total bir iktidar var demektir. Bu tür bir yerde toplumsal yapı ve gelişme süreçlerinin sinir uçlarına kadar erişen bir iktidar altında toplum tek bir bünye gibi tepki verir. İktidar böylelikle insanların bilincinin ve bedenlerinin derinliklerine işleyen bir kontrol mekanizması olarak kendini gösterir. İktidar yanlısı sesler, yalnızca erkin arzuladığı görüntüler, yönlendirilmiş basın ve sindirilmiş muhalefet bu tür bir iktidar uygulamasının alametleridir.Bunun örneği de Türkiye'dir.Demokrasi solunan hava gibidir. Var olduğunda farkına varılmaz. Olmadığında fark edilir. İnsanlar her zaman tepkilerini olmayana değil az olana karşı gösterirler.Demokratik hak ve özgürlüğün meydana getirdiği sorunlar da yasaklar ya da kovmalarla değil daha fazla hak ve özgürlükle çözülür.İktidar mensupları baskının ağırlığını hissedenleri ortadan kaldırınca ya da hapse tıkınca ağrının da ortadan kalkacağını düşünürler.Bu durum iktidarın kendi tabutuna çivi çakması demektir. Kendi elleriyle kendilerini çarmıha çivileyenlerin, çarmıhlarından kurtulmaları da imkânsızdır. Türkiye'de demokrasiyi herkes kendisi söz konusu olduğunda istiyor. Daha doğrusu Türkiye'de herkes kendine demokrattır. Hâlbuki herkes kendisi için, demokrasi herkes içindir!