Helikopter kazası ve gözden kaçanlar
Türk milletinin yüreğini yakan helikopter kazası bize gayriihtiyarı eski bir atasözünü hatırlattı.Bu "Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal da bir at kurtarır" atasözüdür.Bu anlamda bu sözde stratejik bir...
Türk milletinin yüreğini yakan helikopter kazası bize gayriihtiyarı eski bir atasözünü hatırlattı.
Bu "Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal da bir at kurtarır" atasözüdür.
Bu anlamda bu sözde stratejik bir içerik yüklüdür.
Bu sözü daha geniş anlamda düşünmek gerekir.
Şöyle ki 'Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir milleti kurtarır'.
Bu sözün tersi de doğrudur: Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan da bir milleti batırır.
Türk tarihi bu gerçeklerin can yakıcı örnekleriyle doludur.
Bu konuda Selankamin ve Plevne'yi hatırlamak yeterlidir.
Ayrıntıyı göz ardı etmek!
Çok büyük yangınların küçük bir kıvılcımdan çıktığı bilinir.
Yürek yakan helikopter kazasına da küçük bir ayrıntı neden olmuştur.
Muhtemel bir saldırıya karşı alçaktan uçma tedbiri düşünülürken yüksek gerilim hattı göz ardı edilmiş.
Şırnak'ta helikopter göz ardı edilen bu yüksek gerilim hattına takılıyor ve on üç kahraman vatan evladının şehit olmasına neden oluyor.
Askeri helikopter korunmak amaçlı olarak taktik gereği alçaktan uçuyor.
Alçaktan uçtuğu için de yüksek gerilim hattına çarpıyor ve on üç vatan evladı böylece şehit düşüyor.
Alçaktan uçan helikopterde engel tanıma ve uyarı sistemi takılı olmadığından yüksek gerilim hattına takılıyor.
İşin ilginç yanı da helikopterler için engel tanıma ve uyarı sisteminin bir zaruret olduğu yetkililer tarafından tespit edilmiş olmasıdır.
Buna rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı bu kazayla bir kez daha ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Bugüne kadar yüksek gerilim hatlarına takılarak düşen helikopter kazalarında 50 askerimiz şehit oldu.
Bir sistem yedi yıldır takılmayınca!
Hâlbuki sistemin entegresi için Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2010'da proje başlatmış ancak yedi yıldır bu proje gereği engel tanıma ve uyarı sistemi helikopterlere takılamamış.
Çünkü bu sistemlerin helikopterlere ek ağırlık getirdiği ve verimli olmadığı düşünülmüş.
Askeri teknolojinin ulaştığı bu aşamada ağırlık sorununun nasıl aşılamadığı bahsi diğer bir husustur.
Bu kaza açıkça konuyla ilgili sıralı bütün yetkililerin işlerini birinci sınıf yapmadıklarının kanıtıdır.
Engel tanıma ve uyarı sistemlerinin takılmamış olması alçak uçuşlarda kazaları kaçınılmaz kılmaktadır.
Bu durumda engel tanıma ve uyarı sistemleri takılmadan alçak uçuşlar yapılması yasaklanmalıydı.
Kazadan daha vahim bir durum da Millî Savunma Bakanı Fikri Işık'ın ifade ettiği gerçekte saklıdır.
Bakan Işık, engel tanıma ve uyarı sistemi hakkında "İhale yapılmış. İki teklif gelmiş. Genelkurmay yeterli görmemiş. Süreç uzamış..."
Yedi yıldır askeri bürokrasi "ihale, teklif, süreç" derken vatan evlatları da pisi pisine kazalara kurban gitmektedir.
Artık buna bir dur demenin zamanı gelmiştir.
ABD'nin PYD'ye verdiği mühimmat!
Kaldı ki, gelinen aşamada işler daha karmaşık, zor ve sıkıntılıdır.
Türkiye stratejik müttefikleri tarafından arkasından vurulmuştur.
ABD büyük bir hırs ve iştahla PKK/PYD'ye ağır silahlar vermektedir.
Verilen silahlar arasında uçaklara ve helikopterlere karşı kullanılan ağır silah ve mühimmatlar da vardır.
Terörle mücadelenin bu durumda çok daha zorlu ve maliyetli geçeceği açıktır.
Eskisinden çok daha fazla uçaklar yüksekten, helikopterler de alçaktan uçmak zorunda kalacaktır.
Bundan böyle engel tanıma ve uyarı sistemlerine duyulan ihtiyaç her zamankinden çok daha fazla olacaktır.
Terörle mücadelenin sıfır hata, sıfır ihmal ve sıfır tolerans üzerinden yürütülmesi hayati zorunluluktur.
Türk halkı, yetkililerden bu kazalardan yeterli dersleri çıkarmasını, ihmallerden kaynaklanan ölümlerin sona erdirilmesini beklemektedir.