Kırk yıl sonra helalleşmek
Çarşamba, Koru Hastanesi'nde umutsuzca canımıza çare aradığımız bir gündü. Doğrusu her yerde ve her şart altında hastamızdan başkasına yoğunlaşamıyorduk. Bu nedenle eski MHP milletvekillerinden...
Çarşamba, Koru Hastanesi'nde umutsuzca canımıza çare aradığımız bir gündü. Doğrusu her yerde ve her şart altında hastamızdan başkasına yoğunlaşamıyorduk. Bu nedenle eski MHP milletvekillerinden Dr. Hasan Çalış'ın odasına kızım Güntülü Yeniçeri ve baldızım Nermin Tuğ'la girdiğimizde hem çaresiz hem dalgın hem de şaşkındık.
Sayın Çalış, bütün zarafetiyle ön koltukta oturan bozkurt bakışlı arkadaşı işaret ederek "Özcan Bey, muhtemelen tanışıyorsunuzdur. Kendisi Ankara Üniversitesi'nde profesördür. Aynı yolun yolcusu, aynı davanın da mensubu olduğunuza göre birbirinizi tanıma ihtimaliniz yüksektir" dedi.
İrkildim. Koltukta beni gözleriyle tarayan arkadaşa dikkat kesildim. "Tanıyorum dersem doğruyu söylemiş olmam" dedim.
Koltukta oturan arkadaş 'bizim bir yerlerden bir zamanlar tanışıyor olmamız lazım' dedi. Ardından da 'aramızda Saman Pazarı'nda geçen bir olay var' diye ilave etti. Hafızamı zorladım ama 'çıkaramadığımı' söyledim.
Sonra bana dönüp "siz kaç kardeşsiniz" diye sordu. Ben de bu soruya "dört erkek kardeşiz" diye cevap verdim. Devamında "kardeşlerinizin içinde tekvando bilen kim var?" diye tekrar sordu. Doğrusu önce bir hayli garip karşıladığım bu soruya "ben" diye cevap verdim.
Oturduğu koltukta arkaya yaslandı ve güldü. İşte o an Saman Pazarı'nda yaşadığımız olayı hatırladım.