Sorunların yoğunluğu ve Kıbrıs
Suriye'de, ABD'nin güdümündeki YPG'nin günübirlik ürettiği sorunlar, Doğu Akdeniz ve Ege'de Sevilla kıskacı, Libya'da kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge anlaşmasına karşı Fransa'nın...
Suriye'de, ABD'nin güdümündeki YPG'nin günübirlik ürettiği sorunlar, Doğu Akdeniz ve Ege'de Sevilla kıskacı, Libya'da kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge anlaşmasına karşı Fransa'nın provokasyonları, Mısır ile Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı imzaladığı Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması, Ege'de bir Türkiye'nin Navteks bir Yunanistan'ın Navteks ilanları, Irak'ın kuzeyinde PKK'lı teröristlere karşı yapılan zincirleme operasyonlar, Kıbrıs'ta seçimler ve Maraş'ın kısmen sivillere açılması, Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki bölgelere yapılan terör saldırıları, Kırgızistan'da seçim sonrası yaşanan iç kargaşa gibi olgular çok kısa zaman aralıklarıyla bazen aynı anda bazen de birbiri peşi sıra gelmektedir.
Geçmiş dönemlerde yukarıdaki türden toplumun geleceğini radikal biçimde etkileyecek olaylar ayda ya da yılda bir meydana gelirdi. Günümüzde ise günlük, aylık hatta saatlik olarak meydana gelebilmektedir. Bugünlerde Türkiye'nin hayati çıkarlarını etkileyen yukarıda işaret edilen birçok olayın birbiri peşi sıra ve aynı anda meydana gelmesi dikkat çekicidir. Bu gelişmelere acil, ani, isabetli ve optimal cevaplar verememenin sonuçları vahim olabilecektir.
Bunlar uzun zamandır görmezlikten gelinen, ertelenen, dondurulan ve üstü örtülen sorunlar olduğu gibi zamanın ruhu gereği ortaya çıkan sorunlar da olabiliyor.
Yukarıda saydığımız olguların hemen hepsi iki ay içinde meydana gelmiştir. Son zamanlarda Türkiye biriktirdiği, dondurduğu ve ertelediği sorunları bir anda çözmeye karar vermiş gibidir.
Bu kadar çok, farklı, karmaşık ve tarihi sorunların Türkiye çıkarına çözümlenebilmesi için çok yönlü hazırlık ve çalışmalara ihtiyaç vardır. Sorunların çözümü ilmi, akli, fikri, feraset ve basiret sahibi uzman ekipler tarafından ancak çözümlenebilir. Bunun için en uygun masa ya da saha denklemli stratejiler devreye sokulmalıdır. Bu bağlamda askeri stratejiden diplomasiye, uluslararası ilişkiden ekonomiye, salgınla mücadeleden aşı üretimine her şeye hazırlıklı olmak gerekir.
'Nasıl olsa haklıyız', 'iş olacağı yere varır', 'gökten ne yağdı da yer kabul etmedi' türünden kaderci anlayışlarla sorunlara yaklaşmanın sonuçları felaket doğurur. Bir ilkenin doğru ve haklı olması yetmez ona gidilen yolunda doğru olması gerekir. Kaldı ki günümüzde haklı olanlar değil güçlü olanlar oyununun kuralını koyuyor. Gücün gölgesi sahada düşmanlar, masada diplomatlar üzerine düşmedikten sonra hakkın alınması mümkün olmamaktadır.