Osmanlı’nın idam ettiği Suudi emiri

Cumhuriyet yazarı Özdemir İnce bu hafta 'Osmanlı’nın idam ettiği Suudi emiri' başlıklı yazısını kaleme aldı.

Vikipedi Özgür Ansiklopedi’den aktarıyorum: Adı Abdullah bin Suud. Diriye’nin Vahhabi emiri. Hüküm süresi 1814-1818. Ölümü 17 Aralık 1818.

“Diriye Emirliği veya İlk Suudi Devleti, 1744 yılında (Hicri 1157) kuruldu. Şeyh Muhammed bin Abdülvahhab, Diriye’ye yerleştiğinde Diriye Prensi Muhammed bin Suud Abdülvahhab’ın davasını desteklemeye ve benimsemeye hazırdı.

Suudi Arabistan Krallığı’nın kraliyet ailesi ve onun müttefikleri Arabistan’da egemen devlet olmak için ayaklandılar. İlkin Necd’i zapt ettiler. Daha sonra etkilerini Kuveyt’in doğu kıyısından aşağı Umman sınırına kadar genişlettiler. Suudiler daha sonra doğuya yönelerek sınırlarını Asir’in tepelerine kadar genişlettiler.

Daha sonra Vahhabi kuvvetleri Irak ve Suriye vilayetlerine de hücum etmeye başladı. 1801’de bu saldırılar Şiilerin kutsal mekânı Kerbela’yı yağmalamalarıyla doruğa çıktı. 1802 yılında Vahhabiler İslamın iki kutsal şehri Mekke ve Medine’yi de alarak Hicaz bölgesinin denetimini ele geçirdi. Özellikle bu son olaylar Osmanlı İmparatorluğu’nun itibarını sarsacak nitelikteydi; zira Osmanlı Devleti bu iki kutsal şehir üzerinde 1517’den beri hükümranlığını kesintisiz sürdürmekteydi.

Bu iki şehrin de düşmesiyle Osmanlı Devleti harekete geçti. Dönemin padişahı II. Mahmut, Vahhabileri yok etme görevini Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya verdi. Mehmet Ali Paşa, oğlu Tosun Paşa komutasındaki güçlü bir piyade ordusunu denizyoluyla Hicaz’a gönderdi.

İlk aşamada 1813’te Mekke, Medine ve Cidde zapt edildi. Mehmet Ali Paşa, gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra diğer oğlu İbrahim Paşa komutasındaki ordusunu Arabistan’ın kalbi olan Necid’e gönderdi.

İbrahim Paşa, rotası üzerindeki bütün şehirleri fethetti ve Aralık 1817’de Suudi başkenti Diriye’ye ulaşarak kenti kuşattı. Birkaç aylık kuşatmadan sonra kent teslim oldu. İbrahim Paşa fethedilen başkenti yerle bir etti, daha sonra pek çok Suud ve Vahhabi kabile üyesini gemilerle Mısır’a ve İstanbul’a gönderdi. Son Suudi İmamı Abdullah bin Suud burada idam edildi. Kesik başı boğazın sularına atıldı. Böylece İlk Suudi Devleti tarihe karıştı. Fakat Vahhabilik ve Suud kabilesinin geride kalanları 1824’te daha zayıf olan Necid Emirliği’ni kurdularsa da bu devlet de Osmanlıların müttefiki Er Reşit Emirliği tarafından 1891 yılında ortadan kaldırıldı. 1902’de kurulan üçüncü devlet olan Suudi Arabistan ise bugün hâlâ devam etmektedir.”

Suudi Arabistan hanedanının bu trajik olayı unutması mümkün mü? Bu yetmezmiş gibi Atatürk’ün laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak bu krallığı sürekli tehdit etmesi az bir şey mi?

Osmanlı, Arabistan çöllerini ve kabilelerini casus Lawrence ve Birinci Dünya Savaşı dolaylarında Arap krallarına danışmanlık yapan Gertrude Bell1 kadar bilmiyordu. Arapların kendisinden nefret etmesini umursamıyor sadece boyun eğmelerini bekliyordu.

Tarih çok belalı bir bütündür. Bilmeyeni alır ayaklarının altında ezer. AKP ve Başyüce’nin Suudi Arabistan Krallığı’nı iki de bir “kardeş ülke” ilan etmesinin bu tarihi geçmiş karşısında hiçbir hükmü yoktur. Kralının Osmanlı tarafından idam edilmesini sineye çekti diyelim (böyle bir şey mümkün değil) ama Atatürk’ü ve onun kurduğu devletin anayasasının 2. ve 4. maddesini asla kabul edemez.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Müslümanlar arasındaki anlamsız itilaflar! 22 Kasım 2024 | 465 Okunma Atatürk sayesinde şampiyon 19 Kasım 2024 | 154 Okunma Erdoğan’ın gönüllü meneceri 17 Kasım 2024 | 218 Okunma Kürt sorunu muamması 15 Kasım 2024 | 273 Okunma Âlim kurtlar muallim kuşlar 12 Kasım 2024 | 126 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar