Vatan
Adonis, “Kitap, Hitap, Hakikat”1 adlı kitabının 143. sayfasında şöyle yazar: “Araplar olarak çoğumuz vatan ile dini birleştiririz. Bu nedenle milliyetçilik ile dindarlığı da birbirine karıştırırız. Ama vatan ‘tek’ dindarlık ‘çok’tur.”
Bu cümleyi okuyunca aynı sayfanın boşluğuna alışkanlığım gereği, ben de şunları yazmışım: “Din vatan değildir. Vatanın olmadan dinin olabilir. Vatan sana din verebilir ama din sana vatan veremez!”
İslamın ilkesi olan “ümmet” düşüncesi de vatanı yok sayar. Vatan yoksa, vatanın yoksa “hiç kimse”sin artık. Belki dinin vardır ama din vatan değildir. AKP’nin Cumhuriyetin fabrikalarını, limanlarını, madenlerini kolayca satmasının nedenini arıyorsanız o neden buradadır. Türkiye’yi vatan saymıyor. “Biz neyi satacağımızı çok iyi biliriz!” diyor. Peki neden satıyorsun, satmasını çok iyi bildiğin şey vatanın önemli bir parçası değil mi?
Bu yazıyı defterlerimden birine de aktarmışım. Sayfanın bir yerinde “Sanayinin gelişmesinde din adamlarının bir dirhem katkısı yoktur. İnsanlık bilim ve fen ile insan olup dünyayı değiştirdi” diye yazmışım.
Bir ulusun bağımsız ve egemen olarak üzerinde yaşadığı yeryüzü parçasına ve onun havası ile karasularına vatan denir. Bir kimsenin doğup büyüdüğü; bir milletin hâkim olarak üzerinde yaşadığı, barındığı, gerekirse uğrunda canını vereceği toprak. Bir kimsenin yerleştiği yere de vatan denir. Vatan ile yurt aynı anlamdadır.