‘Ey oğul!’
Laf yerinde ağırdır. Büyük lokma ye, büyük söz söyleme. İki dinle, bir söyle. Boğaz dokuz boğumdur. Çoğaltmak mümkün. Atalar ve ecdat öyle ileri geri konuşulmasından pek hoşlanan insanlar...
Laf yerinde ağırdır. Büyük lokma ye, büyük söz söyleme. İki dinle, bir söyle. Boğaz dokuz boğumdur. Çoğaltmak mümkün. Atalar ve ecdat öyle ileri geri konuşulmasından pek hoşlanan insanlar değilmiş belli ki. Neticede “ağır ol, molla desinler”.
Elbette demokrasi, kamusal ortamda tartışma gerektirir. İfade özgürlüğünün bu denli ön plana çıkması bu sebeple. İfade ve örgütlenme özgürlüğü yoksa demokrasi de yok. Ne kadar ifade özgürlüğü o kadar demokrasi.
Bu işin bir kısmı.
Öte yandan “taç giyen baş akıllanır”. Yani devleti temsil edenler, boğazlarının dokuz boğumlu olduğunu hatırlamalıdır. İktidarın seveceği dilden söylenirse “Beysin!Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana... Suçlamak bize; katlanmak sana.”
Her ne kadar Şeyh Edebali’ye mi ait tartışmalı olsa da, bu sözlerin memleketimizde sağ geleneğin en çok kullandığı ama asla uymadığı bir nasihat olduğunu bilmeyen yoktur.
Demokrasinin işlemesi için iktidarın yapıp ettiklerinin sürekli sorgulanması gerek. Böyle olmalı ki halk oyunu kullanırken neler olup bittiğine dair bütünlüklü bir fikre sahip olsun. Davalarla, hakaretlerle, medya tekeliyle bunun engellenmesi bir memlekette demokrasinin giderek kuru bir kabuğa dönüşmesine yol açar.
Yine bir demokraside devleti yönetenlerin söylediklerine azami dikkat göstermesi şart. Beyanları bütün devleti bağlıyor, ileride devletin uluslararası sorumluluğuna yol açma riski taşıyor. Hepimizi ilgilendiriyor.
Mesela sayın Cumhurbaşkanı’nın MİT TIR’larına ilişkin açıklamaları. Önce TIR’ların içinde silah olduğu itiraf edildi. Sonra da bunların Özgür Suriye Ordusu’na gittiği. Devletin Cumhurbaşkanı açıkladı bunu. Bugün Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklu olması bu sebeple. Yoksa hâlâ Bayırbucak Türkmenlerine giden insani yardımdan bahsediliyor olacaktı.