Atlet ve imaj
Kılıçdaroğlu’nun karavanda kızıyla yemek yerken verdiği atletli poz, çok tartışıldı. O fotoğrafın eleştirilmesine karşı CHP Genel Başkanı’nı savunmaya geçenlerin...
Kılıçdaroğlu’nun karavanda kızıyla yemek yerken verdiği atletli poz, çok tartışıldı. O fotoğrafın eleştirilmesine karşı CHP Genel Başkanı’nı savunmaya geçenlerin argümanı ise, “40 derece sıcakta karavanda atletle sofraya oturmanın ‘doğal’ görülmesi gerektiği” yönündeydi. Fotoğrafı çeken Hürriyet muhabiri Selahattin Sönmez’in cümleleri de, söz konusu doğallığı vurgulamak amacıyla kurulmuş gibiydi; söylediklerine bakılırsa Sönmez karavana girmiş, fotoğrafı çekmiş ve çıkmıştı:
“Karavandan içeri girdiğimde Kılıçdaroğlu kızı Zeynep’le öğle yemeği yiyordu. Üzerinde atleti vardı. Masada yemek olarak bulgur ve pirinç pilavı, taze fasulye, patlıcan, yoğurt ve salata gözüme çarptı. Birkaç kare fotoğraf çektim. Fotoğrafları çekerken aramızda diyalog yaşanmadı”.
Doğallık iddiasını bir kalem geçelim. Çünkü kamuoyu önüne çıkan, o kamuoyunun oylarına talip olan, bir ülkeyi yönetme iddiasında bulunan bir siyasi liderin tüm konuşmaları, davranışları ve tavırlarının kontrol altında olması gerekir. Kılıçdaroğlu da, Hürriyet foto muhabiri kendisini fotoğraflıyorken, atletle görüntü vermek istemiyor olsaydı, bırakın 40 dereceyi, hava 60 derece de olsa üstüne bir gömlek alırdı. Eğer verdiği imajı kontrol etmeyi düşünmediyse bu daha da büyük bir sorun olurdu. Çünkü kendinin nasıl göründüğü algısını bile yönetemeyen biri ülkeyi nasıl yönetecek sorusu cevapsız kalırdı. Dolayısıyla, “Kılıçdaroğlu poz vermedi” savunmalarını gerçekçi bulmuyorum.
Zaten fotoğraf, asla sadece fotoğraf değildir, fotoğraf bir dilin izharıdır, bir mesajın iletkenidir, bir amaca matuftur, öyle de olması gerekir. Kılıçdaroğlu’nun atletli yemek pozuyla da; vizöre “sizden biriyim, halkın içindeyim” görüntüsünü düşürülmeye çalışılmıştı. O fotoğraf yani, bir halkla ilişkiler çalışmasıydı. Masadaki pilavın, taze fasulyenin, yoğurdun, poşet içindeki ekmeğin rolleri de hep aynıydı; “biz de portakallı ördek yemiyoruz; ballı kaymakla, kuş sütüyle beslenmiyoruz, sizin gibiyiz” mesajının altını çizmek, mütevazı genel başkan imajını şeddelemek.
Tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, herhangi bir vatandaşın evindeki yer sofrasına oturup onlarla birlikte çorba kaşıklayarak iftar açtığı fotoğraflarda olduğu gibi…
Sorun şu ki, Erdoğan’ın verdiği pozlarda ortamın doğallığını bozacak tek bir detay olmadığı gibi, Cumhurbaşkanı’nın geçmişi ve siyasi kimliğini üstüne kurduğu manevi değerler açısından da yer sofrasındaki Erdoğan görüntülerinde “tuhaf” karşılanabilecek bir manzara oluşmuyordu. Erdoğan, Kasımpaşa’da büyümüş, ezilen-horlanan kitlelerin içinden gelmiş, siyasetini de seçkinci bir perspektife oturtmamış bir lider olduğu için; yer sofrasındaki fotoğrafları hiçbir zaman samimiyetsizlikle itham edilmedi, elbette o fotoğraflar da bir mesaj taşıyıcısıydı, ama doğallığı ve sahiciliği tartışmaya açık değildi.