Başkanlık sistemi ve muhalefet sorunu
İlk kez sivil bir irade tarafından yapılması öngörülen yeni anayasa, sonunda ciddi bir biçimde tartışmaya açıldı; dolayısıyla Başkanlık sistemi de hem bu vesileyle hem de Erdoğan ve Davutoğlu'nun...
İlk kez sivil bir irade tarafından yapılması öngörülen yeni anayasa, sonunda ciddi bir biçimde tartışmaya açıldı; dolayısıyla Başkanlık sistemi de hem bu vesileyle hem de Erdoğan ve Davutoğlu'nun yaptığı açıklamalarla yeniden gündeme geldi.
Hem de güçlü biçimde. Çünkü parlamenter sistem artık ihtiyaçlara cevap vermiyor. Çünkü parlamenter sistem, demokrasinin en başat gerek-şart koşullarından biri olan kuvvetler ayrılığını sağlamıyor. Çünkü parlamenter sistem, istikrarın devamını garanti etmiyor. Bunu 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasındaki 5 aylık kısa denilebilecek bir sürede dahi iliklerimize dek hissetmedik mi?
Demokrasi sınırları içerisinde parlamenter sistemin bugüne değin bulunmuş tek alternatifi ise Başkanlık ya da Yarı Başkanlık sistemi… Dolayısıyla bu seçenek, 7 Haziran seçimlerinde olduğundan daha ciddi biçimde masada. Üstelik Türkiye'de Cumhurbaşkanı'nın da halk tarafından seçilmeye başlanmasıyla birlikte, 2014 Ağustos'undan bu yana, devletin tepesinde 2 seçilmiş bulunuyor. Bu, çok uyumlu çalışan iki seçilmiş arasında bile ister istemez yetki karışıklığına sebebiyet verebiliyor. Yani, Türkiye'nin sistem tartışmasına girmek ve Başkanlık sistemini bir alternatif olarak tartışmak dışında başka bir seçeneği neredeyse yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, daha hızlı ve etkin yönetimin hedeflendiği bu sistemin çeşitli versiyonlarını birer seçenek olarak ortaya koydu zaten: Başkanlık, Yarı Başkanlık ya da Partili Cumhurbaşkanlığı. Bu seçeneklerden, yürütmeyi tıkamayacak, istikrarı sekteye uğratmayacak, sistemi kilitlemeyecek herhangi birinin Türkiye için makul olabileceğini kaydetti. Doğrusu, bu bile O'na yönelik “tek adam rejimi istiyor” yolundaki suçlamaları tek başına hükümden düşürebilecek derecede anlamlı bir tavır. Ama ötesi de var.
Erdoğan bugüne dek pek çok suçlamaya maruz kaldı ve bundan sonra da çeşitli gerekçelerle haklı ya da haksız olarak muhakkak eleştirilecektir. Ama herhalde kimse O'nun için “millete dönmekten korkuyor” ya da “halkın tercihlerine güvenmiyor” diyemez. Zira, neredeyse attığı her adımı topluma danışarak, referandumla attı ki, Başkanlık sistemi için de aynı yöntem uygulanacak gibi gözüküyor.