Bilmek mi, anlamak mı?

Sosyoloji, modern toplumların bilimidir. Ancak, çağımızın en kavrayışlı sosyologu Bauman’a göre post-modern zamanlarda her şey gibi bir bilim olarak sosyoloji de aşınmaya başlamıştır. Bauman da...

Sosyoloji, modern toplumların bilimidir. Ancak, çağımızın en kavrayışlı sosyologu Bauman’a göre post-modern zamanlarda her şey gibi bir bilim olarak sosyoloji de aşınmaya başlamıştır. Bauman da, çizdiği yolda ilerlerken modernlikte ısrar etmeden sosyolojiyi savundu, post-modernizmin içinden konuşarak yaptı bunu. Sosyolojiyi, kendi deyimiyle “aşınmadan” böylelikle korudu.

O’nun yaptığı, modern dönem sosyologların yaptığı gibi epistemolojik değil, hermeneutik bir yol takip etmekti. Bu yüzden Bauman, onlar kadar önemli ve bütünlüklü şeyler söyledi ama modern dönemdeki öncülleri gibi ardında büyük boy (grand) teoriler bırakmadı. Onunki toplumun dinamiklerini kavramaya yönelik bir sosyoloji anlayışıydı, ama kendi içinde bir bütünlük ve temel ilkeler, ahlaki bir çerçeve taşıyan bir anlayış. O kadar ki, son yüzyılın en büyük isimleri arasındaki hak edilmiş yerini, ölmeden önce dahi alabildi.

Sahiden de, sosyoloji öğrencilerine yıllarca öğretilen büyük boy teorilerin –hala geçerli olmakla birlikte- yöntem olarak artık bir parça eski moda olduğunu söylersek abartmış olur muyuz bilmem, ama artık yeni şeyler söylemek lazım geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz sanırım: Bu alanla ilgilenen akademisyenler/öğrencilerin de, toplumun eğilimleri hakkında öngörülerde bulunan yazarların da yapması gereken, teori ezberlemek değil, toplumun kodlarını aritmetize ederek bilmenin peşine düşmek de değil; toplumu rasyonel şekilde yeniden yapılandırmaya çalışmak hiç değil.

Yapılması gereken: Kamusal alandaki davranışları “anlama”yı ve bu davranışlarla toplumsal meseleler arasındaki bağlantıyı görmeyi mümkün kılacak bir zihinsel yaklaşım, bu türden bir bakış açısı oluşturmayı başarabilmek.

Sözlerim herhangi bir şahsı hedef almıyor elbette ama sözgelimi toplumsal meseleler hakkında kalem oynatan ya da akademik kariyer yapanların kaçı çarşıyı, pazarı, marketi, bakkalı biliyor; minibüse biniyor? Varsa bile bu işleri deneyimlerin kaçında tanık olduğu davranış biçimi ya da tutumları kavramsallaştırabilecek bir hayal gücü var.

Bir yolcunun toplu taşıma aracının şoförüne para uzatışından, marketteki kasiyerin müşteriyle konuşma biçiminden, yoldaki çiçekçiyle edilen mini sohbetin ilerleyiş biçiminden, gençlerin tercih ettiği giyinme ve yürüme trendlerinden, yaşlıların teknoloji karşısındaki çaresizliğinden, üst kat komşunun görgüsüzlüğe varan merakından, gözlemcinin kendi varlığını da fotoğrafın dışına çıkarmadan, sosyolojik anlamlar üretebilmesi, çıkarımlar yapabilmesi herhalde alkışlanası bir başarı olurdu.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Keşke bir ömrü daha adasam bu yola” 04 Eylül 2019 | 281 Okunma “Başörtüsünü kitlelere yaymak için Rabbim’e dua ettim” 30 Ağustos 2019 | 2.597 Okunma Emine Bulut cinayetinin gösterdiği 28 Ağustos 2019 | 2.274 Okunma Yanan ormanlarımız 23 Ağustos 2019 | 169 Okunma Gençlerin göçü 16 Ağustos 2019 | 486 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar