Çocuk Parkı dursa ne olur, durmasa ne olur?
Anıtkabir'deki portatif çocuk parkı sökülmüş. Binanın dışındaki kafeteryanın önüne kurulan park, büyük ihtimalle “Anıtkabir'i ziyaret edip dışarı çıkan ailelerden...
Anıtkabir'deki portatif çocuk parkı sökülmüş. Binanın dışındaki kafeteryanın önüne kurulan park, büyük ihtimalle “Anıtkabir'i ziyaret edip dışarı çıkan ailelerden büyükler çay içip dinlenirken, çocuklar da oyun oynasın” amacıyla yapılmıştı. Ama günlerce tartışıldı, öyle gürültü çıkardı ki; Türk Silahlı Kuvvetleri hiç üşenmeden oturdu “oybirliğiyle” parkı kaldırma kararı aldı, üşenmedi bu kararı medyaya da açıkladı.
Hatırlarsınız, Andımız'ın kaldırılması tartışılırken de, aynı görüşe sahip bir grup yetişkin, eskilerin öğrenci forması olan siyah önlük beyaz yakalarla okullarda eylem yapmıştı. Bu insanlar, sekt olarak Cumhuriyet Mitingleri'nde darbe yapmadığı için askeri “kağıttan kaplan” olmakla suçlayanlarla aynı gruptandı… Bakalım bir çocuk parkına karşı savaş ilan edip, park kaldırıldıktan sonra da zafer pozu verenlerin, bir sonraki laiklik savunusu nasıl olacak?
Politik olarak etkinliği neredeyse tamamen bitmiş, ülkenin yeni kanaat oluşturucularıyla ya uzlaşmak ya da eski şaşaalı günleri mumla aramak zorunda kalmış bu grup hakkında yazmayı –artık- bir yandan zul sayıyorum; ama bir yandan da sosyolojik olarak o kadar bakir ve bereketli bir alan ki… 90'lardan bu yana dindarlar defalarca mikroskop nesnelerine dönüştürülüp deney masalarına yatırıldı. Bu grup, ama araştırılma, ama ikna edilme, ama manipüle edilme nedenlerinden biri dolayısıyla defalarca sorguya çekildi. Fakat laikçi/Kemalist/Atatürkçülerin davranış biçimlerini incelemek kimsenin aklına gelmedi. Çünkü norm kabul ediliyorlardı, “sapkın, tuhaf, farklı” olan ötekiler; dindarlar, Aleviler, Kürtler ve azınlıklardı... Neyse…