IŞİD algısını yok etmenin gerçek bedeli!
Olaylar şöyle gelişti: Türkiye IŞİD ortaya çıktığı günden bu yana, Suriye rejimini zayıflatmak amacıyla IŞİD'e destek vermekle suçlandı. Oysa bu bir algı operasyonuydu.Bilirsiniz, algı...
Olaylar şöyle gelişti: Türkiye IŞİD ortaya çıktığı günden bu yana, Suriye rejimini zayıflatmak amacıyla IŞİD'e destek vermekle suçlandı. Oysa bu bir algı operasyonuydu.
Bilirsiniz, algı oluşturmak için kanıta ihtiyaç yoktur; uluslararası güçler ve onlara destek veren yerli muhalifler eliyle ortaya bir şayia atılır. Bu şayia, bir “ortak inanç” oluşturulana kadar birden çok sayıda kanal tarafından, onlarca belki yüzlerce kez tekrarlanarak kanıksanana dek yaygınlaştırılır. Sonunda tamamen uydurma dahi olsa söylemler ortak kanaatlere, kanaatler inanca dönüşür. Bundan sonra geçmiş olsundur, inançları değiştirmenin artık imkanı yoktur.
Türkiye'nin IŞİD konusunda başına gelen şey, tam olarak buydu. Zira, ABD başta olmak üzere karar verici güçler, binlerce masumu öldüren ve öldürmeye devam eden Esed rejiminin yok edilmemesi gerektiğine karar verdi. Bunun için hem Türkiye'nin durduğu ahlaki zemini ayağının altından kaydıracak, hem de Ortadoğu barışı için “büyük bir tehlike” görüntüsü verecek bir manivelaya ihtiyaç vardı. Ne ilginçtir ki, bu manivela ihtiyaç duyulduğu anda bir pıtırak gibi ortaya çıktı: IŞİD.
Türkiye'nin IŞİD'e destek verdiği tezinin tekrarlana tekrarlana inandırıcılık kazanması, Türkiye'nin Suriye konusunda uluslararası güçlere insani/siyasi/ahlaki zeminden yükseldiği için haklılık içeren uyarılarının hedefe varmasını engellediği gibi; bölgede PKK/PYD'nin de güçlenmesine ve bu örgütlerin Kürtlerin megalo ideası olan “Büyük Kürdistan”ı nihayet kurabilecekleri fikrine kapılmalarına neden oldu.