Kaşıkçı cinayeti neden önemli?
Günlerdir Kaşıkçı cinayetinin detaylarıyla yatıp kalkıyoruz. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman’ın sıkı muhalifi olan, Washington Post Gazetesi yazarı, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi...
Günlerdir Kaşıkçı cinayetinin detaylarıyla yatıp kalkıyoruz. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman’ın sıkı muhalifi olan, Washington Post Gazetesi yazarı, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülmesi, daha doğrusu Konsolosluk binasına girip bir daha dışarı çıkmamış olması, bu cinayetle Suud yönetiminin olası ilgisi, Trump’ın ticari ilişkileri gerekçe göstererek Suud’a cinayetin hesabını sormayacaklarını açıkça belirtmesi gibi konular günlerdir medyada dönüyor.
Cemal Kaşıkçı’nın nasıl öldürülmüş olabileceği, cesede ne olmuş olabileceği, hele de Yeni Şafak’ın yayınladığı ses kayıtlarından sonra daha da merak edilir oldu. Zira yayınlanan kayıtlarda dehşet verici ayrıntılar yer alıyor, konuşmalardan Kaşıkçı’nın sorgulama sırasında, hala hayattayken parmaklarının koparılarak işkenceye uğradığı anlaşılıyordu. Belli ki Kaşıkçı işkenceyle öldürülmüştü. Yine de aramızda günlerdir neden –hem de sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın- Cemal Kaşıkçı cinayetini konuştuğunu anlamakta zorlananlar olduğunu biliyorum. Kaşıkçı cinayeti önemli. Şu sebeplerden:
Cinayet, Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’a malediliyor. Yani cinayetin Bin Selman’ın direkt ya da indirekt emriyle işlendiği düşünülüyor. O Muhammed Bin Selman ki, hakkında Lübnan Başbakanı Hariri ve Arap aleminin başka önde gelen isimlerini esir tuttuğu, sarayda kendisine muhalif olabilecek tüm aile üyelerini bir gece darbesiyle devirdiği, mallarına el koyup hapse tıktığı, kendi annesini diğer oğullarını güçlendirmek istediği gerekçesiyle ev hapsine alarak Kral Selman’la görüşmesinin önüne geçtiği yazılmıştı… Körfez ülkeleriyle birlikte Katar’a ambargo uygulamaktan tutun, İsrail işbirliğine dek pek çok ilginç ve alışılmadık “aktivite”si bulunuyor Veliaht Kralın.
Kraliyetin varisi bin Selman’ın yaptığı ve her defasında kendi rekorunu aştığı işler, tüm dünya tarafından hep şaşkınlıkla izlenmiş, ama şimdiye dek ortak kamuoyunun reaksiyonunu çekecek bir durum oluşmamıştı. Zira bu tür hukuksuzluk ve zorbalıklar çoğu Arap ülkesinde gündelik hallerdendi, çoğunda demokrasi olmadığı gibi, otokratik düzenler mevcuttu. Ama cinayet her ne kadar konsolosluk Suud toprağı sayılsa da, Türkiye’de işlenince durum değişti. Elbette sunum da önemli. Zira Kaşıkçı cinayetinde Türkiye’nin kurduğu dikkatli strateji; olayın, olası bir Suud-Türkiye çatışmasına dönüşmesinin önüne geçti ve meselenin insan hakları ve fikir özgürlüğü mecrasına taşınmasına neden oldu. Ki hak hukuk diyorsanız, olması gereken de buydu.
Çünkü Kaşıkçı cinayeti gösterdi ki, Muhammed Bin Selman başta olmak üzere, belli bir zihniyete sahip diğer otoriter ülke yöneticilerinin tamamının “benim toprağım ne istersem yaparım” düşüncesinin, aslında ülke kamuoyları tarafından tolere edilebilir bir tarafı yok.
Üstelik cinayeti konsolosluk dışında başka bir yerde işlese neyse; hedefteki kişinin karanlık bir sokağın sotasında kim vurduya gitmesini sağlasa neyse; Türkiye dostu Cemal Kaşıkçı, İstanbul’da Suud Konsolosluğunda öldürüldü. Pervasız ve korkusuz şekilde, Türkiye’nin gözünün içine baka baka adam öldürmenin bazı anlamları olduğunu bilebilmek için herhalde diplomasi ya da strateji bilmek gerekmez. Herhalde amaç sadece bu olsaydı, Kaşıkçı, ABD’de ya da başka bir ülkede, daha az dikkat çekici bir yolla da ortadan kaldırılabilirdi. Ama petro-dolarlar ve “reformcu kişiliği (!)” nedeniyle Batı nazarında kazandığı sempati sayesinde her istediğini yapmaya o kadar alışmış ki Muhammed Bin Selman, Türkiye’ye açıktan mesaj vermekten hiç imtina etmedi. Önceki gün Trump’ın yaptığı “Suudi Arabistan’a masum olduğunu ispatlayana dek suçlusun deniyor” şeklindeki açıklamaya bakılırsa, bu konuda haklı da...