Kırmızılı iki kız, kapkara bir haksızlık

Güzel yüzüne kederle bakıp ailesinin acısını tahayyül etmeye çalışırken, Şenay Aybüke Yalçın’ın belli ki bir yöresel oyun için taktığı kırmızı...

Güzel yüzüne kederle bakıp ailesinin acısını tahayyül etmeye çalışırken, Şenay Aybüke Yalçın’ın belli ki bir yöresel oyun için taktığı kırmızı başlıklı bir başka fotoğrafı düşüyor ekrana. Aklıma Gezi’de “kırmızı fularlı kız” diye allanıp pullanarak sembolleştirilen Ayşe Deniz Karacagil geliyor. Biri Batman’ın bir ilçesinde Kürt çocuklarına müzik okuturken PKK terörüne kurban giden 22 yaşında gencecik bir öğretmen, bir diğeri Gezi eylemlerinde ekranlarda çarşaf çarşaf röportajları yayınlanan, sonra da soluğu dağda alan ve sonunda bir Kato operasyonunda öldürülen PKK teröristi.

Ayşe Deniz Karacagil’in öldüğü haberinin geçtiği gün boyunca, haber sunan CNN Türk spikerlerinin boyunlarında –sadece benim dikkatimi çektiğini sanmıyorum- tuhaf bir tesadüf gibi çeşitli renkte fularlar asılı dururken; Aybüke öğretmenin ölümü neredeyse sessiz bir durgunlukla geçiştirildi. Çünkü Aybüke Öğretmen için üzülmek demek, bu genç kızın kısa hikayesini anlatarak O’nu çoğaltmak demek, PKK terörüne karşı dolaylı tavır almak, en azından örgüte karşı anti-propaganda yapmak olarak anlaşılacağı için, çoğu medya mensubu 22 yaşındaki öğretmenin ölümü karşısında kesin bir sessizliğe büründü; ekranlarda cenaze töreni yayınlandı, sonra herkes hemen işine gücüne döndü.

“Lütfen ölüleri yarıştırmayalım” diyenleri duyuyor gibiyim, ama zaten bunu ben yapmıyorum, -birazdan söz edeceğim gibi- yapılmışı var. İkincisi, kırmızı başlıklı kız, kırmızı fularlı kızın arkadaşları tarafından katledildi, yani gittikleri yerde konuşup halleşeceklerini pek sanmıyorum ve üçüncüsü her ne sebeple olursa olsun eline silah alıp kasti bir şekilde masum insanların kanını dökenle; insan yetiştirmek için kelle koltukta görev yapan bir olmaz, hiçbir zaman da olmayacaktır; ölü var, ceset var, leş var, dolayısıyla ortada -pekala- kıyası kabil bir durum var.

Doğrudur, -Allah gani gani rahmet eylesin- Aybüke Yalçın, Doğu’da şehit edilen ilk genç öğretmenimiz değildi; Ayşe Deniz Karacagil gibiler de PKK sürdükçe hep olacaktır. Ancak yine de, neredeyse davul çalınarak örgüte gönderilen, ölüsü için yas tutulan Ayşe Deniz Karacagil’in ardından Aybüke Öğretmen için gösterilen tavır içimi burdu.

Bu konuda çok da kötü bir yazı okudum. O kadar kötü ki; sadece isminden dolayı milliyetçi olabileceğini varsaydığı Aybüke öğretmeni, solcu isimli Ayşe Deniz’le kıyaslamıyor, daha da ileri gidiyor neredeyse öldürüldüğü için Aybüke Yalçın’ı suçluyor. En azından, Ayşe Deniz gibilerin devletle olan haklı (!) savaşının kurbanı olarak görüyor. 

Yazı, Ayşe Deniz adlı teröriste herhangi bir soru yöneltmeyi gerekli görmüyor ama mesela türkü de söylediği bilinen Aybüke Öğretmene o türkülerin anadilini (türkülerin çoğunun aslının Kürtçe olduğu imasıyla) sorarak güya PKK’nın mücadelesini temize çekiyor. Oysa Kürtlerin anadil sorununun çözülmesinin üstünden neredeyse 10 yıl geçti, sadece anadil de değil, kültürel ve etnik kimlikle ilgili sorunların çözülmesinin, devletin konuya yaklaşımının değişmesinin üstünden de bir o kadar zaman aktı. PKK’nın Gezi öncesi masaya oturmayı ve silah bırakmayı kabul ettiğini açıklaması da bu yüzdendi. Gezi’den sonrası ise devletin değil; masayı deviren ve Türkiye’de önemli bir aktör olmak yerine uluslararası yapıların maşası haline gelmeyi seçen PKK’nın tercihinin bir sonucuydu. Hala, türkülerin dilinden bahsetmek sadece gündemi 15 yıl geriden takip etmek anlamına gelmiyor, teröre gerekçe üretmek anlamına da geliyor. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Keşke bir ömrü daha adasam bu yola” 04 Eylül 2019 | 281 Okunma “Başörtüsünü kitlelere yaymak için Rabbim’e dua ettim” 30 Ağustos 2019 | 2.597 Okunma Emine Bulut cinayetinin gösterdiği 28 Ağustos 2019 | 2.274 Okunma Yanan ormanlarımız 23 Ağustos 2019 | 169 Okunma Gençlerin göçü 16 Ağustos 2019 | 489 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar