Kızılcahamam mesajları
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haftasonu Kızılcahamam’da AK Parti teşkilatıyla yaptığı İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’ndan hoş ve anlamlı mesajlar çıktı. Mesela...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haftasonu Kızılcahamam’da AK Parti teşkilatıyla yaptığı İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’ndan hoş ve anlamlı mesajlar çıktı. Mesela Erdoğan’ın, diğer partilere oy veren vatandaşlarla ilgili asla bir kırgınlık ve kızgınlığın söz konusu olmadığını, “CHP yönetimi başkadır, CHP’ye oy veren vatandaşlarımız başkadır” cümlelerini de sarfederek söylemesi, “kutuplaşma” dilinden şikayet ede ede toplumu kutuplaştıranların gönlüne asla su serpmeyecekse de, anlamlıydı.
Erdoğan, konuşmasında yüzlerce, binlerce yıllık hafızası ve hatırası olan şehirlerimizin mimarisine de değindi. Daha önce de defalarca yaptığı gibi “yatay mimari” söylemini bir kez daha tekrarlayarak bu konuda belediye başkanlarına yaptığı uyarıları paylaştı. Kimileri için iştah kabartıcı, devasa bir rantın döndüğü bu alanda şimdiye dek gözle görülür bir ilerleme sağlanamadı, bundan sonra da sağlanabileceğine emin olmak zor, ama bu bir niyet beyanı, yön çizgisiydi ve Cumhurbaşkanı’nın bu konudaki hassasiyetini göstermesi açısından önemliydi.
Erdoğan’ın Kızılcahamam’da verdiği bir diğer anlamlı mesaj, belediye başkanları ve teşkilatın kibirden, enaniyetten uzak durması gerektiğiydi ki, bunu “Elim kirlenir diye el sıkmayan bir belediye başkan adayımız varsa kaybeder ve kaybetti” cümlesiyle özetledi. Bana kalırsa bu, hem yaptığım bir çalışma için görüştüğüm bazı vatandaşların, hem de sokakta, çarşıda, pazardaki minik sosyoloji ölçümlerimle tarttığım pek çok kişinin “ben AK Parti’ye değil, Erdoğan’a oy veriyorum” demesinin nedenlerinden sadece biriydi.
Zira mütevazılık, samimiyet, halkın derdiyle dertlenmek ve sahici olmak AK Parti’nin kurulduğu tarihten bu yana siyasetteki temel iddialarından ve başarı sebeplerinden biriydi, ama geldiğimiz noktada AK Partililerin hızla zenginleşmesi ve bunun getirdiği hazımsızlığa eşlik eden kibir manzaralarından şikayet etmeyen – kısa sürede zenginleşen AK Partililerin bizzat kendileri dahil- kişi yok gibidir herhalde.
Erdoğan’ın Kızılcahamam’da verdiği mesajlardan biri de emanetin ehline verilmesiydi ki, -bence- AK Parti’nin mühim konularından biri bu da. Sözgelimi bir makam, bir mevki, bir koltuk, bir görev ya da bir iş; her anlamda layık birine, kimliğinden dolayı sözgelimi sırf alevi olduğu için verilmeyip; farzı muhal liyakatsiz, karaktersiz, çıkar ve kazanç peşindeki birisine sünni olmaklığından ötürü bahşediliyorsa, o dava/hareket/parti dediğiniz, gönülden inanılıp peşinden gidilecek bir dava olma özelliğini kaybetmiş, demektir.
Erdoğan’ın, daha doğrusu Cumhur İttifakı’nın seçim boyunca dillendirdiği “beka meselesi” de, Kızılcahamam’da verilen ekonomi mesajlarıyla daha anlam kazandı. Erdoğan, konuşmasında “ekonomik saldırı” ifadesini kullanarak, Gezi olaylarından bu yana yapılan operasyonları, 15 Temmuz’u, kur dalgalanmalarını hatırlatarak, bunların başka amaçların yanı sıra Türkiye ekonomisini sabote etmek amacı da taşıdıklarını söyledi.