Kötülük
Ramazan ayındayız, ne içinde bulunduğumuz huzur iklimini bozacak bir olumsuz gelişmeye ihtiyacımız var, ne de daha fazla kötü habere. Oysa her bir gün, kan donduracak türden haberler, ekranlardan, sayfalardan, telefonlardan akmaya devam ediyor...
Daha önceki gün anne ve babasını siyanürlü sıvı içirerek öldüren, kardeşlerini de öldürmeye teşebbüs eden 21 yaşındaki üniversite öğrencisinin vahşet haberiyle sarsıldı tüm Türkiye. Sözgelimi 2019 yılının bir Ramazan Mayıs’ında, sosyal medyada hayvanlara baltayla saldıran insan görünümlü yaratıklar aramızda yaşayabiliyor hala. Küçücük bebeklerin kaybolma haberleri de hiç eksik olmuyor ekrandan.
Bunlar toplumsal değer kaybı nedeniyle ortaya çıkan bozulma/düzensizleşme/çürüme göstergeleri. Kimisi buna “anomi” der, kimisi durumu “dünyanın büyüsünün bozulması” ve “demir kafes” sözleriyle açıklar, bir başkası için mevcut hali anlatan kavram “yabancılaşma”dır; bir diğeri toplumun içinde bulunduğu hali mahremiyet yitimine bağlar, öteki bireyselleşme ve belirsizliğin insanları bu duruma sürüklediğini savlar. Sonuçta toplumsal dönüşümler, kavramsal açıklamalarla da, sosyolojik tespitlerle anlaşılıyor.
Bir de nefret potansiyelini büyütmede, kötülük performansını çeşitlendirmede ideolojisinden ivme alanlar, yenilmiş grup psikolojisiyle ne yapacağını şaşıranlar var.