Kudüs için ses geldi
Önceki gün Kudüs özel gündemiyle toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan, içimizi ferahlatan, yüreklerimizi soğutan, kınamadan öteye gidebilen tarihi bir karar çıktı....
Önceki gün Kudüs özel gündemiyle toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan, içimizi ferahlatan, yüreklerimizi soğutan, kınamadan öteye gidebilen tarihi bir karar çıktı. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın güçlü konuşmasını da belirleyen bu sonuca göre, İslam ülkeleri Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak tanıma kararı aldılar. Dünyaya da Filistin’in başkentini tanıma yolunda çağrı yaptılar.
ABD’nin düşüncesizce, hukuksuzca attığı, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararına karşı verilebilecek en şık karşılık herhalde bu olurdu. Oldu.
Bildiride, “ABD yönetimi barış sürecindeki rolünden çekilmeli” çağrısıyla birlikte ABD’nin kararından geri adım atmadığı takdirde tüm sonuçlarından sorumlu olacağı da vurgulandı. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas da bundan böyle barış görüşmelerinde ABD’yi istemediklerini bildirdi. BM’ye de çağrı yapılan Bildiri’de, Kudüs’ün statüsüyle ilgili hukuki çerçeve de hatırlatılarak şöyle dendi:
“ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyarak, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma beyanı; uluslararası hukukun ve özellikle de Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin ve uluslararası meşruiyeti bulunan tüm ilgili kararların, bilhassa da BM Güvenlik Konseyi’nin 478 (1980) ve 2334 (2016) sayılı kararlarının, barış sürecinin Kudüs-ü Şerif’i nihai statü konusu olarak tespit eden temellerinin ciddi bir ihlalini teşkil etmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nin bu bağlamda imzalamış olduğu Anlaşmalar ve verdiği taahhütler bu beyanın hemen geri çekilmesini gerektirmektedir”.
Bunları kısaca hatırlamak gerekirse; BM’nin 1980 tarihli 478 nolu kararı, İsrail’in 1980 yılında tek taraflı olarak Kudüs’ün Doğusunu ve Batısını “birleşik başkent” ilan etmesine tepki olarak alınmıştı. Karar, İsrail’in Kudüs’ü ilhak ve başkent ilanını geçersiz sayıyordu. Dördüncü Cenevre Sözleşmesi de, Kudüs’ün statüsünü korumayı öngören hükümler içeriyor ve bu konuda BM’yi sorumlu kılıyordu.
2016 yılındaki 2334 tarihli BM kararı ise, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında yasadışı tüm yerleşim faaliyetlerini, “hemen ve tamamen” durdurmasını öngörüyordu. Güvenlik Konseyi üyesi 15 ülkeden 14’ü karar tasarısı için “evet” oyu vermiş; veto hakkı bulunan ama bu hakkı kullanmayan ABD “çekimser” oy kullanarak Filistin lehine bir tavır ortaya koymuştu. İsrail ise bunun akabinde hem sözkonusu karara uymayacağını belirtmiş, hem de ABD’ye çok sert tepki göstermişti.