Naim Süleymanoğlu’nun ardından…

Olimpiyat ve dünya şampiyonumuz Naim Süleymanoğlu’nun ardından yapılan bazı olumsuz değerlendirmeleri okuduğumda doğrusu içim buruldu. Her şeyden önce O, bayrağımızı göndere çektirmiş...

Olimpiyat ve dünya şampiyonumuz Naim Süleymanoğlu’nun ardından yapılan bazı olumsuz değerlendirmeleri okuduğumda doğrusu içim buruldu. Her şeyden önce O, bayrağımızı göndere çektirmiş, İstiklal Marşımızı tüm dünyaya defalarca dinletmiş, Türk ulusunu gururlandırmış, milyonlarca insanın göğsünü kabartmış birisiydi.

O, Bulgaristan’da adının değiştirilmesiyle birlikte Türkiye’ye kaçmaya karar veren; Polonya’da müsabakalar sırasında karşılaştığı Türk milli takımındaki oyunculardan Mehmet Altın’dan Kur’an-ı Kerim isteyen (Ersin Çelik’in Gerçek Hayat’ta yayınlanan “Mehmet Bana Kur’an-ı Kerim getir” başlıklı değerlendirmesinden http://www.gercekhayat.com.tr/yazarlar/mehmet-bana-kurani-kerim-getir/), yani asimilasyona karşı hem Türk, hem de Müslüman kimliğine sahip çıkan, değerleri olan biriydi. Ve sanırım ardından söylenen bazı sözlerden biraz daha iyisini hak ediyordu…

Müsabakaları esnasında Türkiye’de zamanın durduğunu; yurda döndüğünde göklerden yere tesadüfen düşmüş bir yıldız gibi karşılandığını hatırlıyorum; efsane olduğunu, Türkiye’deki hemen herkes tarafından aile fertlerinden biri gibi görüldüğünü…

Zaten bir başkası da yoktu. Evet, 80’li yıllarla özdeş bir isimdi Naim Süleymanoğlu, ama aslında zamanlar üstüydü. Sadece başarıları nedeniyle değil, uluslararası arenada olimpiyat sporcusu yokluğu çekilen bir dönemde, tüm Türkiye’yi sevinçten hop oturtup hop kaldırdığı için… Sadece zaferin değil, değerlerin de peşinde olduğu için.

En son Kıvanç Tatlıtuğ’la birlikte oynadığı banka reklamında görmüştüm Naim Süleymanoğlu’nu. Çok fazla kilo almış, olimpiyat yıllarında zafer sevinciyle dolan çehresinde daha da belirgin hale gelen sevimlilik, kaybolup gitmiş gibi gözüküyordu. Naim Süleymanoğlu değişmişti. İçimden “keşke reklamda oynamasaymış” diye geçirdiğimi hatırlıyorum, zira kendisini tanımakta zorluk çekmiştim.

Çocukluğumuzun efsanesini, alnına düşmüş kahküllerine üfleye üfleye dünyaları havaya kaldıran küçük dev adamı, tüm zamanların en iyi haltercisini, ortalama emekli modundaki bir yaşlıya dönüşmüş olarak görmek belki canımı acıtmıştı, bilmiyorum. Ama kesin olan o an hayıflandığımdı. Belli ki kendine dikkat etmiyordu.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Keşke bir ömrü daha adasam bu yola” 04 Eylül 2019 | 281 Okunma “Başörtüsünü kitlelere yaymak için Rabbim’e dua ettim” 30 Ağustos 2019 | 2.597 Okunma Emine Bulut cinayetinin gösterdiği 28 Ağustos 2019 | 2.274 Okunma Yanan ormanlarımız 23 Ağustos 2019 | 169 Okunma Gençlerin göçü 16 Ağustos 2019 | 486 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar