Onları geri mi göndereceğiz?
Geçtiğimiz günlerde internette yayınlanan bir videoda, İstanbul’un bir ilçesinin meydanına toplanmış vatandaşların Suriyeliler hakkındaki şikayetlerini izledim. Şikayet değil aslında, bildiğin öfke...
Geçtiğimiz günlerde internette yayınlanan bir videoda, İstanbul’un bir ilçesinin meydanına toplanmış vatandaşların Suriyeliler hakkındaki şikayetlerini izledim. Şikayet değil aslında, bildiğin öfke patlaması, bendine sığmayan bir nefret, giderek yükselen ve çatallaşan seslerden taşan koyu bir kin… Meydanda toplanmış, giderek kalabalıklaşan bir büyük çember oluşturmuş ve birbirlerini Suriyeliler’in nasıl da her yeri işgal ettikleri, nasıl da hak ettikleri şartların çok üstünde yaşadıkları konusunda onaylayan öfkeli insanlar, bağrışıyordu… Ürktüm. Zira, ortamda ezkaza oradan bir Suriyeli geçiveriyor olsa yakalayıp linç edeceklerini düşündürecek denli ağır bir atmosfer vardı.
Kullandıkları argümanlar mı? Hepsini biliyor, aylardır dinliyoruz; “Karımız, kızımız sokakta gezemiyor”, “Devlet bize bakmıyor, onlara maaş bağlıyor”, “Ülkelerine bayram ziyaretine gidebiliyorlarsa, savaşmaya da gidebilirler”, “Suriyelilere hastanelerde sıra yok, okullarda sınav yok” ve benzeri… Hatta, kalabalıktan bir kişi, yanlış duymadıysam Suriyelilerin evlerine dönmesi için ses yükseltmeyi “cihat” olarak tanımladı.
Peki, dünyanın en misafirperver toplumunu; sofrası da, kapısı da, gönlü de konuğuna, hatta yoldan geçene daima açık Türk insanını bu hale getiren neydi?
Milliyetçilik görüntüsü altında mezhepçilik yapan Azeri-Caferiler, Muhaberat’ın ajanlığına soyunan yerli Esad destekçileri mi? Yoksa Suriye’den sızmış gerçek Esad casusları mı? Kemalist ideoloji tarafından onyıllar boyunca topluma aşılanmış Arap düşmanlığının sonunda somut bir hedef bulması mı? Yoksa geride bıraktığımız yıllar içinde hep kötüye giden ekonominin ortaya çıkardığı sosyal yan etki mi? Olanlar, Avrupa’dan doğup tüm dünyaya yayılmaya başlayan sağ popülizmin Türkiye yansımaları mı?
Bunların hepsinin, önümüzde duran manzaranın ortaya çıkmasında bir parça payı var; fakat Suriye politikasını doğru yönetemeyen devletin de ciddi bir payı var. Zira, mülteciler meselesi en başından bu yana aşırılık politikalarıyla yürütüldü. Başlarda sanırım kısa sürede geri dönecekleri düşünüldüğü için, ne gerçek entegrasyon politikaları üretildi, ne de onlara “misafir” dışında başka bir isim konuldu.
Oysa Suriyeliler Türkiye’de mülteciydi ve geçici bile olsa başka bir ülkeye kitlesel şekilde göç edenlerin en az üçte birinin geri dönmeyeceği araştırmalarla ortaya konulmuş bir gerçeklik olduğuna göre, gelenlerin entegrasyonunu sağlamak için ivedilikle politika üretilmesi şarttı.