Tamam ve devam
Son birkaç gündür sosyal medyada “tamam” ve “devam” hashtaglerini ve bunların destekçilerinin karşılıklı atışmalarını izliyoruz. Bu atışmalar, birbirine laf sokmalar, yenişme...
Son birkaç gündür sosyal medyada “tamam” ve “devam” hashtaglerini ve bunların destekçilerinin karşılıklı atışmalarını izliyoruz. Bu atışmalar, birbirine laf sokmalar, yenişme çabaları bir yerden sonra eğlenceli hale geliyor doğrusu. Sözgelimi Twitter’daki 1 milyon “tamam” hashtag’i. Bunun 200 binlik kısmı dışında kalan bölümünün yurtdışından atıldığını söyleyen bir grafiğin ortaya çıkması, “devam” cephesinin bu grafiği delil göstererek “tamam”cılara yönelik eleştirilere başlaması, sahiden de yüzümüze bir gülümseme yayılmasına neden olmadı değil.
Gülümseme evet, çünkü öyle bir hırs sarıyor ki insanları Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı’nın twitterda seçileceğini, memleketin sosyal medyayla kurtarılacağını zannediyor olabilirler, diye düşünmeden edemiyorsunuz. Siyaset elbette, hele de bizim ülkemizde gerilimi ve tansiyonu yüksek bir atmosferde icra edilir; hem siyasiler, hem de onların destekçileri nezdinde. Ama bu tansiyonun sağlıklı düşünebilme becerisini etkilemesine herhalde izin verilmemeli. Nitekim, bazıları Türkiye’yi Erdoğan’dan sosyal medya sayesinde kurtaracağını sanıyor olabilir, tıpkı Gezi döneminde olduğu gibi, tıpkı 17/25’te olduğu gibi… Oysa twitleri ikiye katlamak, şiddetini arttırmak, hatta mesajı zeki bir üslupla hikayeleştirmek bile yeterli olmuyor.
Doğrudur, günümüzde sosyal medya çok etkili bir araç. Tüm aktörlerin aynı anda yeraldığı bir platform. Fikirler bu platformda dolaşıma giriyor ve aynı anda aktörlere ulaşarak onları harekete geçirebiliyor. Dolayısıyla dünyanın çeşitli coğrafyalarında ortaya çıkan toplumsal hareketlerin sosyal medya üzerinden başlaması tesadüf değil, tuhaf da değil. Hatta bazı toplumbilimcilere göre iktidar artık elektronik teknolojiler vasıtasıyla ifade buluyor.
Arap isyanlarında bu görüldü zaten. Hükümetlere, diktatörlüklere yönelik öfkelerini, hayal kırıklıklarını ya da eleştirilerini teknoloji zeminleri üzerinde örgütleyen ve teknoloji üzerinden hayal kuran kitleler; rejimler değiştirdi, hükümetler yıktı, sultanlar devirdi. Bu sadece Doğu’da olmadı, Batı’da da aynısı gerçekleşti. İzlanda’da, İspanya’da, ABD’de isyanları, iddiaları ve talepleriyle sosyal medya üzerinden örgütlenen kitleler, yaptıkları eylemlerle büyük farklar yarattılar, siyasi sistemde devasa değişiklikler oluşmasını sağladılar, en azından şikayetleriyle, talepleriyle ilgilenilmesini sağladılar.
Öte yandan sosyal medyayı kullanarak algı oluşturmak, bu algıyla desteklediği ya da muhalifi olduğu adayın oy oranını etkilemeye çalışmak, bir iletişim stratejisi olarak görülebilir; ama yukarıdaki örnekleri de bu durumu anlatmak üzere verdim, 2013 yılındaki Gezi olaylarında da aynı tavır bir iletişim stratejisi olarak ortaya konmuş ve mücadele sokaklar dışında neredeyse sadece sosyal medya üzerinden yürütülmüştü.
Sonucun ne olduğunu hepimiz biliyoruz, Gezi amaç hükümet devirmek idiyse başarısız oldu; ardında savaş alanına dönmüş sokaklar kadar, sosyal medyada da pek çok yalan ve çirkin söylem bıraktı. Sonuç; Arap isyanları tuttu ama Türkiye’deki isyan denemesi başarılı olmadı.