Cinayet var!
Gerçekten insanların düşünme, algılama ve karar mekanizmaları çok farklı. Her fikre saygılıyım desem de bazıları beni yine de hayrete düşürüyor. “Nasıl böyle...
Gerçekten insanların düşünme, algılama ve karar mekanizmaları çok farklı.
Her fikre saygılıyım desem de bazıları beni yine de hayrete düşürüyor. “Nasıl böyle düşünebiliyor?” demekten kendimi alamıyorum.
Hani, “Ne anlatırsan anlat karşındakinin anladığı kadarsın” derler ya, ne kadar doğru.
Zevkler ve renklerden bahsetmiyorum. Sen yeşil seversin, ben kırmızıyı. Ne seversen sev, ne yersen ye, ne giyersen giy… Ama karşısında bir cinayet işlenirken “Bence bu cinayet değil!” denmesine veya yapılana kılıflar bulunmaya çalışılmasına hâlâ tahammül edemiyorum.
Birilerinin çıkıp “Dünya yuvarlak değil, düz” demesi benim için fikir ayrılığı değil düpedüz cahillik!
* * *
Geçenlerde Ataköy’den Etiler’e gitmem gerekiyordu. Uzun zamandır da sahil yolunu kullanmamıştım.
Zeytinburnu’nun o halini görünce içim cız etti.
Sahili iğrenç binalarla katletmişler! Bakarken içiniz kararıyor.
Güya rezidans yapmışlar. Kutu kutu, üst üste camlar, dev binalar. Ne ağaç ne bitki, hiçbir yeşile yer yok!
Bildiğiniz beton ve cam yığını!
Ne şehrin dokusuna uygun, ne de doğasına… Estetik desen sıfır!
Aslında İstanbul’a bunu yapanlardan çok yapılmasına müsaade edenlere kızmak gerek! Onlara bu yetkiyi verenlerden hesap sorulmalı!
Çünkü bunların baktıkları, gördükleri, istedikleri, umursadıkları tek şey para.
Deniz gören ev satacağız diye İstanbul’u öldürmüşler hâlâ bunun cinayet olmadığını iddia ediyorlar.
Ve bazıları da çıkıp “Eskiden yurtdışından arkadaşlarım gelince utanırdım. Şimdi çok mutluyum, artık bir dünya şehrinde yaşıyoruz” diyebiliyor.