O zaman sevmek lazım…
Sevmek, sevilmek kadar güzel bir şey var mı bu dünyada? Yazı icat edildiğinden bu yana yazılan hikayelerin çoğunluğu sevgi üzerine olmuş. Tam bir tarifi olmasa da her insanın kendine has bir sevgi anlayışı var...
Sevmek, sevilmek kadar güzel bir şey var mı bu dünyada?
Yazı icat edildiğinden bu yana yazılan hikayelerin çoğunluğu sevgi üzerine olmuş. Tam bir tarifi olmasa da her insanın kendine has bir sevgi anlayışı var elbet.
Çoğunluğun ortak kabul ettiği nokta ise sevgi işini beynin değil kalbin yönettiği. Kalbin kimi veya neyi seveceğine nasıl karar verdiği ise tartışmalı bir konu.
Kimileri sevgiyi aşk olarak nitelendiriyor, kimileri ise ‘‘Sevgi kalıcı, aşk ise geçici’’ diyerek sevgiyi aşktan ayırmaya çalışıyor.
Çoğuna göre aşk bir delilik hali, sevgiyi ise mantıkla ulaşılan bir duygu…
Kimileri sevgiyi Allah aşkı olarak yorumluyor ve mutlak sevgi için yaratana ulaşmaya çalışıyor. Ünlü yazar Tolstoy’un dediği gibi ‘‘Anladım ki; Allah insanların birbirinden ayrı ayrı değil, tek vücut halinde yaşamalarını istediğinden, her birine kendi ihtiyaçlarını değil; her birine, hepsi için gerekli olan şeyleri ilham ediyor. Anladım ki, insanlar kendilerini düşünerek yaşıyor gibi görünse de hakikatte onları yaşatan tek şey sevgidir. Kim severse Allah’a yaklaşır; Allah da ona yaklaşır. Çünkü O, sevgiyi yaratandır!’’
Kimileri de vatanı için duyuyor bu sevgiyi, uğruna canını bile vermekten çekinmiyor. Kimileri için sevginin karşılığı çoluğu çocuğu, kimileri için de kedisi, köpeği.
Kimileri sevgiyi davranışlarla tanımlamaya çalışıyor ve ‘‘Seven, sevdiği şeye sahip çıkmaya çalışır, onu korur, gözetir, uğruna fedakârlık yapar’’ diyor.
Ünlü psikanalist, sosyolog ve düşünür Erich Fromm ise sevginin bir his değil bir etkinlik hali olduğunu, yani sevginin emek olduğunu söyler… Aynen Atıf Yılmaz’ın yönettiği, Kadir İnanır ve Türkân Şoray’ın başrolleri paylaştıkları ‘‘Selvi Boylum Al Yazmalım’’ filmindeki unutulmaz sözler gibi.
‘‘O vardı bir zamanlar, onu sevmiştim. Sevgi o muydu? Sevgi neydi? Coşkun akan dere, sonbahar rüzgarıyla ürperen yapraklar, cama vurup dağılan yağmur damlaları, bir yürek çırpıntısı? Sonunda coşkun dere durulur...