Dünya istikrar ve barışına Ankara'nın katkıları!
Her seferinde mazlumun ahını dindirmek, bebelerin akan gözyaşlarını silmek için Ankara, zulmün sergilendiği her bir mahalde yerini almış ve tarihî misyonu doğrultusunda fonksiyonunu icra etmişti. Ama gel gör ki, o zalim...
Her seferinde mazlumun ahını dindirmek, bebelerin akan gözyaşlarını silmek için Ankara, zulmün sergilendiği her bir mahalde yerini almış ve tarihî misyonu doğrultusunda fonksiyonunu icra etmişti. Ama gel gör ki, o zalim işbirlikçilerinin içimizdeki yerli sempatizanları “Ne işi var Ankara’nın Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de” yaygarasını koparmış, kamuoyu nezdinde kendi milletini çökertmeye çalışan dış organizasyonlara her seferinde katkı sunmuşlardı…
Fakat onların farkına varamadıkları, bu milletin bir özelliği vardı; o da, bu aziz millet, zalimin zulmü sonucu yollara düşen anaların akan gözyaşlarını, hıçkırıklarıyla birlikte yalayan bebeğinin ne dinine ne de milliyetine bakmadan, onlara yardım elini uzatır ve bu günlerde Romanya’nın Ukrayna sınır kapısında Suceava şehrinde olduğu gibi bütün mazlumları bağrına basar ve onlar için Halil İbrahim Sofralarını kurar.
Ankara milletimizin bu özelliğini kurumsallaştırdı!
Batı’da sözüm ona, hukukun üstünlüğünü hedefleyen bazı diplomasi platformları vardı. Ama onların maskeleri Ankara’nın “one minute” çıkışıyla birlikte düşmüştü. Zaten onların böyle bir organizasyona öncülük etmeye hakları da yoktu. Zira onların tek dişi kalmış canavar misali medeniyetler; ve bu doğrultudaki tarihî geçmişleri onların bu tür bir erdemliliğe öncülük etmelerine engeldi.. En basit örneği ile onlar yıllarca sömürdükleri Afrikalının elini dahi “ beyaz değil, siyah” diye sıkmaz, mazlumu da bir bahane ile vurup yere yıkarlar, ama gel gör ki ağlamaya da bırakmazlar. Ey zalim!... Mağdur ettin, vurdun yere yıktın mazlumu, hiç olmazsa bırak da rahat rahat ağlasın, ağlayarak dindirsin ızdırabını garibim. Fakat türlü entrikalarla ağlamasına bile engel olurlar veya onun karşısına daha büyük “DERT” çıkararak ona eski mağduriyetini unuttururlar.
İşte, kurtla kuzuyu yiyip, sahibiyle oturup ağlayan Batı’nın bu iki yüzlülüğü karşısında dünyanın hasretini çektiği güven ortamını yeniden ihya etme yolunda Ankara, tarihi misyonu doğrultusunda geçtiğimiz yıldan bu yana dünya barışına, hiçbir çıkar gözetmeksizin “MAHZA” katkı sunmak üzere Antalya Diplomasi Formu’nu düzenlemeye başladı.
Bu yıl ikincisi düzenlenen Antalya Demokrasi Formu, Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada giderek artan cazibesinin de bir tezahürü oldu. Nitekim üç gün süren forma dünyanın dörtbir yanındaki 75 ülkeden, 17 devlet, hükümet başkanı, 80 bakan ve 89 uluslararası kuruluş temsilcisi katıldı.