ALLAH, BU ACILARI BİR DAHA YAŞATMASIN
Ağız tadı ve gönül huzurunun bugüne nazaran çok daha fazla yaşandığı o sade fakat huzurlu günlerde imam efendiler, ister camide olsun isterse misafirliklerde namazdan sonra cemaatle birlikte el açıp duaya başladıklarında diğer arzlarının yanı sıra “Ya Rabbi, milletimizi, ümmetimizi ve dünyayı âfât-ı araziyeden ve semâviyeden muhafaza eyle” diye de niyaz ederlerdi.
“Âfat-ı araziye”, yerküreden, “âfat-ı semaviye” gökyüzünden gelecek âfetler demek. Deprem, kasırga, toprak, kayması, sel basması, kazalar, yıldırım düşmesi… ve benzeri felaketlerdir. Bu dualar, hayatın tabiî seyri içinde ve ortada bu felaketlere dair hiçbir şey yokken sıkça dile gelir, kalbden ve samimiyetle hayrı ve şerri yaratan Allah-ü teâlâya yalvarılırdı. Şüphesiz ki önleyici mânevi tedbirlerdir. Bunlar ve benzeri dualar, belki tamamen kaybolmadı ama varlığı çok da hissedilmemekte. Hâlbuki “Allah’ım, yerden ve gökten gelecek her türlü kötülük ve âfetten sana sığınıyoruz” demek her zaman mümkündür.
YUSUF TEKİN, DOĞRU SÖYLÜYOR!..
21 Kasım 2024 | 448 Okunma
HİPOKRAT ANDI!
19 Kasım 2024 | 75 Okunma
KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
16 Kasım 2024 | 59 Okunma
AHISKA
14 Kasım 2024 | 146 Okunma
GÖÇ SİYÂSETİMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK
12 Kasım 2024 | 48 Okunma
TÜM YAZILARI