Bu topraklarda kahraman bitmez!
Fatih Camiî vâizi "Sarıklı İhtilalci" Ali Suavi'nin arkasında Büyük Britanya Krallığı vardı. Kemeraltı Camiî vâizi "Takkeli İhtilalci"nin arkasındaysa Üst Akıl var. Habis teşebbüsün...
Fatih Camiî vâizi "Sarıklı İhtilalci" Ali Suavi'nin arkasında Büyük Britanya Krallığı vardı. Kemeraltı Camiî vâizi "Takkeli İhtilalci"nin arkasındaysa Üst Akıl var. Habis teşebbüsün arkasında Üst Akl'ın bulunduğu bugün Türkiye'de Cumhurbaşkanından sokaktaki vatandaşa kadar herkes için ortak görüştür.
15 Temmuz gecesi, olayın bir darbe teşebbüsü olduğunun anlaşıldığı ândan, gece ikiye kadar "müttefik" merkezlerde kullanılan "taraflar" cümlesi tarihin kaydına girmiştir.
Bir darbede taraflar olur mu?
Bu ne menem mahcup edici sözdür!.
Milletin tank, top, jetini gasp etmiş, genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarını rehin almış, sivillere ateş yağdıran asker kılıklı teröristler, nasıl meşru ve eşit "taraf" kabul edilir?
O akşam, Batılı başkentlerde "taraflara itidal tavsiye ediyoruz!" lakırdısından öte bir söz işitilmedi. Gece 02'den sonra darbeciler aleyhine viraj aldılar. Zoraki U dönüşünün sebebi şudur:
15/16 Temmuz 2016 gecesi, darbelerden çok çekmiş bir halk, ev kadını, kasabı manavı, aşçısı, talebesi, küçük esnafı, emeklisi ile Üstadı Azam emrindeki taşeron örgüt teröristlerini kovalayıp tankların önüne yatarak II. Haçova Meydan Muharebesi'ni kazanıyordu...
Ufukta netice görünmeye başlayınca, tebriğin adresi değişti. Hiç kimse şüphe etmesin ki bugün darbe kalkışmasını kınayanların bir çoğu, Haşhaşî Haydutlar muvaffak olsalardı "bizimkiler yine başardılar!" diye önce hararetle birbirlerine sarılacak, sonra da "İslâmî diktatör" dedikleri Recep Tayyip Erdoğan'ı devirdiler diye onlara tebrik telgrafları çekeceklerdi...
Haçova, Macaristan'dadır. "Haçova Meydan Muharebesi" 24-26 Ekim 1596 tarihinde cereyan etmiştir. Bir tarafta Türkiye İmparatorluk ordusu ve Kırım Hanlığı kuvvetleri, diğer tarafta Avusturya Arşidüklüğü öncülüğünde Papalık dahil 8 müttefik haçlı ordusu bulunmaktaydı.
Bir ara Ordumuzda bozgun başlamıştı. Düşman eline düşme tehlikesi zuhur etse gerek ric'at düşünen Sultan III. Mehmed, atına atladı. Fakat, Tac'ür Tevarih müellifi, cennet mekân Yavuz Sultan Selim Han muhasibi Hasan Can'ın babası Hoca Saadeddin Efendi, Hünkârın atının dizginlerine yapıştı:
"-Padişahım nireye gidersüz?" diye soruyordu.