Ezan ve minâre
Aşağıdaki makale, Türkçe’nin esaslı ustalarından, gayretiyle edebiyatımıza Yahya Kemal Beyatlı külliyatını kazandırmış olan Nihad Sâmi Banarlı tarafından kaleme alınmıştır. Makale, 30 Eylül 1969 tarihinde Meydan Mecmûası’nda neşredilmiştir.
Merhum yazar, yazısında bir kısım sancılarımıza temas etmekte, vahim hataları dile getirmekte, endişelerini ifâde etmektedir.
“Minâresiz Câmiler” başlığını taşıyan bu yazıya, ne tek bir kelime ve ne de tek bir cümle ilave ettik. Sadece yer yer kısaltmalar yaptık. Oraları da parantezle gösterdik. İmlâyı da aynen koruduk.
İşte sorumlularına vebal ve tedbir alma mükellefiyeti yükleyen teşhis ve tesbitler:
“(…)Minâre, Türkiye’deki şekliyle bir Türk eser; Türk zevkinin inceltip yükselttiği, millî bir mâneviyât âbidesidir. Câmi kubbelerinin, bir, bâzan iki tarafında (...) Allah yazılarındaki elif’ler gibi yükselerek semâ boşluğunda bir güzellik çizgisi hâlinde uzanan bu nârin yapılar, dileyelim ki semâlarımızdan eksilmesinler. Onlar bu vatanı Türk eden çizgilerdir.
(…)
Minâre kelimesinin aslı Arapça’da manâra etrafı aydınlatmak için üzerine çerâğ konulan nesnedir. Minârelerin zamanla göz ve gönül aydınlatan yapılar hâline gelmesi, belki de, kelimenin başlangıcındaki bu ışıklı mânâsındandır.
Türkiye Gazetesi
22 Nisan 2025 | 53 Okunma
Türkistan, hepimizin mülkü!..
19 Nisan 2025 | 246 Okunma
Kardeşlik
17 Nisan 2025 | 88 Okunma
Davos’tan Antalya’ya
15 Nisan 2025 | 73 Okunma
Hakkı teslim etme!
12 Nisan 2025 | 39 Okunma
TÜM YAZILARI