İbrahim Kalın'dan ders!

ABD Başkanı Bill Clinton, 28 Eylül 1999 günü Beyaz Saray Oval Ofis’te Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit’i kabul ediyordu: İki devletin temsilcileri, resmî bir görüşmede idiler. Misafir Başbakan, 11 saat...

ABD Başkanı Bill Clinton, 28 Eylül 1999 günü Beyaz Saray Oval Ofis’te Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit’i kabul ediyordu:
İki devletin temsilcileri, resmî bir görüşmede idiler. Misafir Başbakan, 11 saat yolculukla 10 bin km’yi bu maksatla aşıp gelmişti. Ancak; davet sahibinin, görüşme manzarasındaki duruşu yani vücut dili çok inciticidir. O anın fotoğrafı yayınladığında burada Ecevit’e oy vermiş olsun-olmasın her vatandaş çok üzüldü. Ev sahibi Clinton, ayakta olduğu hâlde üçlü bir kanepenin arka üst tarafına oturmuşken aynı zamanda bir bacağı, diğerinin üstündedir. Başbakan Ecevit ise, öğretmen edalı muhatabının karşısında dersine iyi çalışmamış bir talebe mahcubiyetinde olarak ayaktadır ve elleri de birbiriyle buluşmuştur.
Bülent Bey, tabii ki manzara böyle olsun istemezdi. Ne var ki kibir tezahür etmiş ve kayda girmişti. Bu yaşanan;
ABD Başkanı Lyndon Johnson’un 5 Haziran 1964’te Başbakan İsmet İnönü’ye yazdığı mektupla Kıbrıs Harekâtını durdurmasındaki, ‘70’lerde köylümüzün afyon ekimini yasaklamalarındaki tahakkümün bir başka laubali görünüşüydü.
Bunlar ve daha niceleri, milletin dile gelmeyen hafızasında yaşıyordu. Zağra Müftüsü Raci Efendi’nin o hicran dolu sözü “Aziz-i vakt idik, a’da zelil etti bizi/ zamanın beyi biz iken, düşman perişan etti bizi!” kulaklarda yankılanıyor, şuuraltı aziz vaktlere hasret duyuyordu.
Bu yüzdendir ki Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’la ABD Balkanı George W. Bush’un Beyaz Saray’da şömine önünde yaptıkları görüşme, muhtevasından öte manzarasıyla çok önemlidir:
Bu fotoğrafta Irak’taki her kötülüğün sorumlusu Bush, ayak ayak üstüne atmıştır, az kalsın ayakkabılarının tabanı görünecektir.
Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan da karşı koltukta olduğu hâlde vücut diliyle ne anlama geldiği açık olan bu oturuş şekline aynı üslupla âdeta mukabele-i bi’l misil ederek cevap vermektedir.
O gün akşam ve ertesi gün bu manzara görüldüğünde milletimizin yüreğine serin sular serpildi. Millet, “Marşal yardımları”ndan, bayat, süt tozlarından, öğretmen kılıklı misyoner Barış Gönüllülerinden, Johnson Mektuplarından, ekim yasaklarından, Kıbrıs ambargolarından, Türkiye Başbakanına karşı saygısızlıklara kadar yaşadıklarını içine atmıştı. Yüreklerde öfke bulutları küme kümeydi. Onun için şimdi bu fotoğrafa bakıp “helal olsun” diyordu.
Bunları neden naklettik?
Niçin hafıza tazeleme gereği duyduk?
Donald Trump’ın millî güvenlik danışmanı “Derin Amerikalı” John Bolton ile ABD Genelkurmay Başkanı Josef Dunford ve DEAŞ Özel Temsilcisi James Jefferry, dünkü 7 Ocak 2019 günü Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, tarafından Külliye’de kabul edildiler. Sözcümüzün yanında Türk tarafı olarak Dışişleri ve Savunma Bakan Yardımcılarıyla MİT Başkan Yardımcısı vardı.
Kabuldeki fotoğraflar gözden kaçacak gibi değil. Sn. Kalın, eli cebinde olarak önde yürürken Sn. Bolton, elindeki dosya ile süklüm-büklüm O’nu takip ediyordu.
Diğer fotoğrafsa harika:
İbrahim Kalın’ın sol eli, cebindeyken sağ eliyle karşısında omuzları çökmüş olarak koltuk altındaki çantaya tutunan Neo-Con John Bolton’a laf anlamaz bir talebeyi haşlarcasına “Bir dahaki sefere lütfen sözlerine dikkat et, ağzından çıkanı kulağın duysun!” der gibi.
Bilindiği gibi malum kişi önceki gün Dışişleri Bakanımız Sn. Mevlût Çavuşoğlu’nun deyimiyle “soğukkanlı katil” İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun yanındayken ona birtakım hoş kişilikler yapma adına Ankara’ya söz füzeleri fırlatmıştı:
-Türkiye’nin bizimle tam mutabakata varmadan Suriye’de operasyon yapmasını istemiyoruz! Bir çekilme takvimimiz yoktur! Türkiye, müttefikimiz PYD/PKK’lı Kürtlerin can güvenliğini garanti etmelidir!
Bu hey’et daha Ankara yolundayken Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, bu sözlere karşılık olarak söylenmesi gereken her şeyi söyledi.
Merak edilen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu kafileyi kabul edip etmeyeceğiydi. Kamuoyu kabule taraftar değildi. Nitekim CB de bu yönde hareket etti. Onlar da apar-topar gittiler.
“Millî Diplomasi” yürüten Türk heyetinin, haddini aşan bu kibirli misafirlere içeride gerekli olanları söylediği gibi kameralar önünde de vücut diliyle lazım gelen dersi verdiği ayan-beyan bellidir.
Yüzleri ak olsun!
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUSUF TEKİN, DOĞRU SÖYLÜYOR!.. 21 Kasım 2024 | 418 Okunma HİPOKRAT ANDI! 19 Kasım 2024 | 74 Okunma KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ 16 Kasım 2024 | 59 Okunma AHISKA 14 Kasım 2024 | 146 Okunma GÖÇ SİYÂSETİMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK 12 Kasım 2024 | 47 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar