İnkarın sınırı
Gündemi takip eden her yazar bilir; bazen yazacak konu bulmakta sıkıntı çekilir; sanki yer demir, gök bakırdır.
Gündemi takip eden her yazar bilir; bazen yazacak konu bulmakta sıkıntı çekilir; sanki yer demir, gök bakırdır. Bazen de konu seçmekte zorluk yaşanır; zira yazılacak mevzular, yağmur misali boşalmaktadır. İkincisinin olduğu günlerdeyiz.
İçeride ve dışarıda gündeme ve yurdumuza dair Fransız Senatosunun sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni tanıma şaşkınlığından Katar’la münasebetlerimizin daha bir pekişmesine, BAE’nin İsrail’in yoldaşı olma ihanetine kadar mevzular çok, hatta yığınla. Bunların bazıları kitaplık çapta köklü mes’elelerdir.
Şu var ki gündemde her ne olursa olsun; mes’elelerin mes’elesi “Covid -19’’ salgınıdır. Bu bir şahıs hastalığı, kavim derdi, bölge çıkmazı değil, arz küre âfetidir. İbretlik, dehşetli tarihî bir olaydır. Geçmişte çok salgınlar olmuştur ama böylesine 7 kıtayı kuşatanına herhâlde bin yılda bir rastlanır. Tıp insanlarının verdiği malûmata göre bütün dünyadaki “Covid-19’’ virüsünün toplam ağırlığı en fazla iki grammış.