İnkıtâ
Çok okuyucumuz, "inkıtâ da ne demek?" diye düşünmüştür. Analarımızın çeyiz sandığı büyüklüğündeki lambalı radyoların, devrini kapatıp da yerlerini...
Çok okuyucumuz, "inkıtâ da ne demek?" diye düşünmüştür. Analarımızın çeyiz sandığı büyüklüğündeki lambalı radyoların, devrini kapatıp da yerlerini "transistörlü" radyolara bırakması 1960’ların ortalarında oldu. Onları, işçilerimiz Avrupa’dan getirmişlerdi. Biz gençler, bulabilirsek futbol maçlarını bu seyyar radyolardan dinlemeyi yeğliyorduk. Halit Kıvanç veya Orhan Ayhan, sahadaki oyundan çok daha güzel olan Türkçe donanımlı nakletme üsluplarıyla dinleyenleri âdeta radyo başına mıhlarlardı. Bugün TV’lerde seyredilen müsabakaların, o lezzeti verdiğini sanmayız.
Hakem, bir sebeple maça ara verdiğinde spikerler, "hakem, inkıtâ kararı" verdi veya aranın sonunda "inkıtâ bitti, maça kaldığı yerden devam ediliyor" diye heyecanlar tekrar dalgalandırılırdı…
Birinci Dünya Harbinden sonra sömürgeci galip devletler, bölgemizde Saykız Piko’dur, odur-budur derken kendi keyiflerine ve zalim iştihalarına göre çizilmiş haritalarla Osmanlı Coğrafyasını dilim dilim edip böldüler.
Böylece:
İnsanlık Osmanlı Sulhünden mahrûm kaldı.
Fransız İhtilali’nin...