Laleli
İstanbul Suriçidir. Suriçini meydana getiren muhitlerden biri de Laleli. Biz, Laleli’de ahşap konaklar olduğu mes'ut vakitlere yetiştik. Ahşap konakları, sebilleri tulumbaları zerzevatçı, simitçi, saka ve Silivri...
İstanbul Suriçidir. Suriçini meydana getiren muhitlerden biri de Laleli. Biz, Laleli’de ahşap konaklar olduğu mes'ut vakitlere yetiştik. Ahşap konakları, sebilleri tulumbaları zerzevatçı, simitçi, saka ve Silivri yoğurtçusu gibi omuzdan asmalı seyyar satıcılar tamamlardı.
Şimdilerde diğer benzer muhitler gibi o Laleli de yok. Bugün "Laleli" dediğimizde Laleli Camii, III. Selim Türbesi, Koca Ragıb Paşa Kütüphanesi gibi üç eser ancak sayılabilir. Diğerleri yangından, kazma-kürekten kaçarak kaybolup gittiler. Bugün cumbalı narin ahşap konaklardan üçünün-beşinin yerinde devâsâ oteller yükselmekte.
Turgut Özal, 1983'te iktidara gelip Türkiye'nin önünü açtığında Laleli bir ticaret çevresine dönüştü. Ticarete yabancı Anadolu insanı, para kazanmayı keşfediyordu. Özal iktidarıyla beraber Arap turistler, babalarından-dedelerinden dinledikleri masal İstanbul'a akın etmeye başladılar. Rağbet ettikleri yerlerin başında Laleli vardı. Esnaf, gelen bereketle güzel para kazanmaya başladı. Hatta ilerici bir gazetenin o günlerdeki yobazlığını hiç unutmam. Bir esnaf, dükkânının önüne Arapça olarak ticari bir cümle yazmış, o gazete o esnaf sanki oraya bomba koymuş gibi dehşet uyandıran bir haber yapmaktan sıkılmamıştı. SSCB dağılınca Laleli’yi Araplardan sonra Ruslar, Ukraynalılar ve Balkanlılar da keşfettiler. İstanbul şüphesiz onlar için de masal şehirdi. Laleli'ye âdeta para yağıyor, "Bavul Ticareti" Türkiye ekonomisine ciddi kazançlar temin ediyordu.
Seviniyorduk.
Sevincimiz çok yönlüydü:
İhracat artışımızın yanı sıra esaslı bir sevincimiz de Anadolu menşeli insanların ticareti öğrenip İstanbul Dukalığı'nın tekelleşmiş varlığından pay alması, sermayenin yerlileşmeye yüz tutmasıydı. Bu sebeple o insanlara unvan bulmakta yarışıyorduk. Yazılar yazıyor, tv programları yapıyor, bazımız "Anadolu Aslanları" derken bir kısmımız "Anadolu Kaplanları" diyorduk.
Doğrusu bunu hak ediyorlardı.