MEKKE'NİN FETHİ
Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselâm- 2 kişi olarak terk etmek mecburiyetinde kaldıkları Mekke'ye, şimdi 12 bin bahadırla birlikte yürüyorlardı. Şanlı Peygamber, İslamiyeti, insanlığa ilk tebliğ ettiği topraklara...
Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselâm- 2 kişi olarak terk etmek mecburiyetinde kaldıkları Mekke'ye, şimdi 12 bin bahadırla birlikte yürüyorlardı. Şanlı Peygamber, İslamiyeti, insanlığa ilk tebliğ ettiği topraklara dönüyordu:
Hudeybiye Andlaşması gereği Medine, Huzaâ kabilesi'ni, Mekke de Beni Bekr kabilesini himayesine almıştı.
Buna rağmen Beni Bekr'li Enes bin Züneym, bir gün Peygamberler Peygamberi hakkında ağır bir şiir kaleme aldı. Huzaalı bir genç, o'nu bularak kendisini ikaz etti. Muhatabı dikleşti. Aralarında kavga çıktı. Müşrik, fena hâlde dayak yedi. Kavga, kan davalı iki kabileye sıçradı. Beni Bekr, Kureyş'ten yardım istedi. Mekke'de hükümran olan Kureys, müttefiklerine silah ve asker yardımı yaptı. Huzaalılar, öldürülmeye başlandı. Amr bir Salim, bir hey'etle garantörleri/hamileri Medine'ye gelerek Resulullah'ın huzuruna çıktı. Bir ağıtla başlarına gelenleri terennüm etmeye başladı. Efendimiz, bir süre dinledikten sonra Amr'ı durdurdular:
-Yeter yâ Amr! Eğer; Huzaâ'ya yardım etmezsem, ben de yardım görmeyeyim! Varlığım kudret elinde olan Allah'a andolsun ki Huzaâlıları kendi ev halkım gibi koruyacağım!..
Sevgili Peygamberimiz, misafirlerini uğurladıktan sonra şöyle buyurdular:
-Öyle anlaşılıyor ki bu hadiseden sonra Ebu Süfyan, buraya gelerek sulh akdini yenileyip müddetini uzatmak isteyecek, fakat umduğunu bulamayarak geldiği gibi geri gidecektir...
Kahraman Peygamber, bir mektup hazırlattılar. Onu Hazreti Damra, Mekke’ye götürerek Kureyş reisi Ebu Süfyan'a verdi. 3 şart koşulmuştu. "Yâ, Beni Bekr kabilesini himayenizden çıkartın yahut öldürülen Huzaâlıların kan bedelini ödeyin veya savaşa hazır olun!!!"
Kureyş, ilk iki maddeyi reddederek "savaş!" dedi. Sefir, Medine'ye döndü. Mekke rahat değildi. Bazı önde gelenler, Beni Bekr'e giderek durduk yere Barış Süreci'ni bozmalarını kınadılar. Sonra Ebu Süfyan'a geldiler:
-Yâ Eba Süfyan! Başımız derde girecek; bu mes'ele daha büyümeden Medine’ye git ve buna bir çâre bul. Aksi halde Muhammed ordusuyla gelip bizi Mekke'den çıkartır!
Ebu Süfyan, tavsiyeye uydu fakat kimseden yüz bulamadı. Sonunda Sevgili Peygamberimizin huzuruna vararak hem Beni Bekr ve hem de Huzaâ kabilelerini himayesine aldığını, Hudeybiye Andlaşmasının da yenilendiğini beyan etti. Tek taraflı beyan kabul görmedi. Bir kere söz tutulmamış, muahede ihlal edilmişti.
Mekke reisi eli boş olarak geri döndü...
Ve büyük gün geldi...
Hicri 8. Sene, Ramazan-ı şerîf ayının 10. günü, ikindi vaktiydi. Peygamberi Zîşan, Medine'de yerine vekil olarak Abdullah bin Mektum'u bırakarak ordusuyla harekete geçtiler. Muhacirler 700 neferdi. Üçyüz atları vardı. Ensar, 4 bin neferdi. Beş yüz atları vardı. Çevre kabilelerden iştirakle asker mevcudu 12 bini buldu.