Milli diplomasi
Türkçemizde “millî diplomasi” diye bir tabiri herhâlde ilk defa kullanmaktayız. Diplomasi ile bu işi yapan kişi olan diplomat, “diplomatie”dan gelir. Fransızcadır. Osmanlı Türkçesinde...
Türkçemizde “millî diplomasi” diye bir tabiri herhâlde ilk defa kullanmaktayız.
Diplomasi ile bu işi yapan kişi olan diplomat, “diplomatie”dan gelir. Fransızcadır.
Osmanlı Türkçesinde “teşrifatçılık” denen kelimenin bugünkü karşılığını daha da genişleterek diplomasiye devletlerarası münasebetler, milletlerarası münasebetler ve insanlararası münasebetler denmesi mümkündür. Dar manada ise umumiyetle hariciye çalışanlarına söylenir.
İzahtan da anlaşıldığı gibi bu münasebetlerin, ilişkilerin iki ve daha çok tarafı vardır.
Bu meslek değil de işi icra edenlerin malzemesi, aleti, edevatı maddi değildir. Diplomatın malzemesi akıl, zekâ, mantık, muhakeme, söz, konuşma kabiliyeti, ses tonu, nükte melekesi, vücut dili, sür’at, intikal ve ikna kabiliyeti, oyunculuk ve pazarlık gücü, kurnazlık, uyanıklık, yerine göre hile, gerektiğinde atlatma, müzakerecilik, tecrübe, bilgi birikimi ve millî varlık ve değerlere bağlılık ile diğerleri...
Bunlara malik, temsil kabiliyetine haiz bir diplomat, ne mekteb-i mülkiye ve ne de mekteb-i hukuktan mezun olmaz. Hariciye koridorlarında da birden yetişmez. Diplomat namzedi, mevzubahis tahsili aldıktan sonra sefaret ve konsolosluk merdivenlerini aşındırır ve onlarca temasla olgunlaşıp yetişir.
Dikkatli bir zekâ şunun farkında olmalı:
Diplomat veya teşrifatçı, memurin sınıfındandır. Karar organı değildir. Kararı, devleti çekip çeviren siyasi irade verir.
Pekâlâ; diplomat mesleğinin şahikasında olduğu hâlde onu yönlendirecek siyasetçi aynı seviyede değilse ne olur?
Böyle bir manzara çok kötüdür. Hem devlet adamı konumundaki karar mercii siyasetçinin ve hem de devlet memuru durumundaki diplomatın, bir saatin birbirini tamamlayan çarkları gibi yerli yerince işlemesi büyük talihtir. Bu talih, diplomatik zaferi getirir. Neticede devlet ve millet kazanır.
Böyle bir talihe hasretliğimiz çok oldu. Bunda en mühim unsur, ömürsüz iktidarlar ve uyumsuz koalisyonlardı. Zayıf, gidici bir iktidarla üyeleri birbiriyle çekişen koalisyonlara diplomasi memurları da diğer memurlar da pek aldırış etmezler.
Bugün diplomatik başarı noktasında belki de son asrın en iyi sürecindeyiz. Cemal Kaşıkçı cinayeti, Türkiye’ye bir itibar suikastıydı. Bu maksatla İstanbul’da yapıldı. Ancak hassas ve dakik diplomatik çalışmalarımızla oyunu tersine çevirip ava gelenleri kendi tuzaklarına düşürdük. Buradaki diplomatik muvaffakiyeti insafı olan herkes kabul etmekte. Keza, Fırat Kalkanı Harekâtıyla Zeytin Dalı Harekâtı aynı zamanda diplomatik başarılardır. Suriye’de hem Rusya ve hem de ABD’yi birlikte idare edip kaymağını bozmadan yoğurdu yemek az iş değildir. İsrail’in yalnızlaştırılması, İİT’nin kısa aralıklarla İstanbul’da neredeyse firesiz şekilde toplanıp ardından buradan alınan rüzgârla
YUSUF TEKİN, DOĞRU SÖYLÜYOR!..
21 Kasım 2024 | 418 Okunma
HİPOKRAT ANDI!
19 Kasım 2024 | 74 Okunma
KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
16 Kasım 2024 | 59 Okunma
AHISKA
14 Kasım 2024 | 146 Okunma
GÖÇ SİYÂSETİMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK
12 Kasım 2024 | 47 Okunma
TÜM YAZILARI