Sarı humma!
1968 Olayları da Sarı Yelekliler Hareketi gibi başlamıştı. Sosyalist ve daha başka sınır tanımaz rüzgârlar eserken veya estirilirken üniversite gençliği, mayıs ayında muhafazakâr de Gaulle iktidarına...
1968 Olayları da Sarı Yelekliler Hareketi gibi başlamıştı. Sosyalist ve daha başka sınır tanımaz rüzgârlar eserken veya estirilirken üniversite gençliği, mayıs ayında muhafazakâr de Gaulle iktidarına karşı önce Paris çevresindeki Nanterre Üniversitesinde bir gün sonra da Sorbonne Üniversitesinde ayaklanmış, ayaklanma sürerken onlara bir milyon işçi, genel greve giderek destek vermişti. Hadiselere hâkim olunamıyordu. Elize Sarayı’nın basılma ihtimali belirince Cumhurbaşkanı Charles de Gualle, 29 Mayıs günü bir helikopterle Almanya’ya kaçtı. Başlangıçta yalın bir talebe hareketi olarak görülen eylemler, şiddete dönüşerek kısa zamanda bütün Avrupa’yı sardı. Artık başkentler ve büyük şehirler alev alevdi.
Bu yangın, çok geçmeden İstanbul’a ve oradan da diğer şehirlerimize sirayet etti. Gizli ve yabancı istihbarat örgütleri, öğrenci ve işçileri kullanıyorlardı. Eylemler, az zaman sonra türlü fraksiyonlardan meydana gelen komünist isyan hareketleri hâlini aldı. Türkiye, gündüzleri endişe, geceleri korku dolu, sokakları emin olmayan ve gidilmesi doğru görülmeyen bir memlekete dönmüştü.
İşin anlaşılmazı oydu ki yangının çıktığı Fransa dâhil terör, kısa süre sonra bütün Avrupa’da biterken Türkiye’de günden güne azarak yıllarca devam etti. Ardından da 12 Mart 1971 Muhtırası ve 12 Eylül 1980 Darbesi geldi. 1968 Mayısında başlayan kanlı hadiseler, bizde 12 sene sürmüş ve 5 bin ölü, binlerce yaralı, sayısız sönen ümit, istikrarsızlık ve katrilyonlarca lira zarara mal olmuştu. Bugünden baktığımızda o kara günleri, şu meşhur Arap Baharı’na benzetmek mümkündür. Bu yalancı baharın hedefinde aslında Suriye’nin olduğu çok geç anlaşıldı. Diğerleri geçiş alanlarıymış. ‘68 Olayları da böyleydi. Avrupa’daki gösteriler, yangını İstanbul ve her Türk şehrine sıçratmak için birer vesile olarak kullanıldı. Bir taşla birçok hedef vuruluyordu. Bu dediğimiz, o günlerde ve belki çok sonraları bile anlaşılamadı, sinsi bir tuzağa çekildiğimiz fark edilemedi…
Bunları şimdi bize Fransa’daki “Sarı Yelekliler Hareketi” bir kere daha hatırlatmakta.
Şu iki vak’a ne garip bir çakışmadır:
ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Kralı Selman bin Abdülaziz’e kızıp da “bizim desteğimiz olmasa sen tahtta 15 gün bile kalamazsın!” paylamasından 15 gün sonra Cemal Kaşıkçı cinayeti işlendi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bir-iki ay kadar önce Trump’ın bir fütursuzluğu üzerine NATO’yu aşıp AB’nin ABD’ye askerî mecburiyetten bağımsızlık kazanması sadedinde “Avrupa, kendi ordusunu kurmalıdır!” teklifini yapınca bu sözün hemen ardından 17 Kasım 2018 Cumartesi günü Sarı Yelekliler Hareketi, patlak verdi. 1789 Büyük İhtilaliyle, sonraki bütün darbe ve ihtilallerin azmettirici Fransa, bu eyleme 90 bin polis ve 10 bin jandarmayla müdahale etmesine rağmen göstericiler önünde çaresizliğe düştü, Macron, büyük itibar kaybına uğradı. Bir ay içinde kalkışmaya katılanların sayısı 350 bini buldu. Bine yakın gözaltı oldu. Bir milyar avroyu aşkın ziyan meydana geldi.
Sarı Yelekliler, başlangıçta benzin zamlarını fahiş bulan vatandaşlarla, hayat pahalılığına karşı çıkanlardan ibaretken günler geçince sosyal medya üzerinden meçhul örgütlenmelerle Elize Sarayı’nı basıp hükûmeti devirmeye yeltenmeye kadar vardılar. Bir şuuraltı dürtü olarak zihinlerde Fransız Büyük İhtilalini tekrarlamanın ve de Gaulle’ün kaçışı olduğu açıkça sezilmektedir.
Ölümlü, yağmalı, vurup kırmalı eylemler, Fransa’dan sonra İtalya, Belçika, Hollanda, Almanya, Bulgaristan ve Irak’a da sirayet ettiği gibi bu kargaşaya PKK ve daha başka terör örgütleri de karışmış bulunmaktadır.
Paris başta olmak üzere Fransız ve Belçika şehirleri, I. ve II. Cihan Harbi manzaralarına sürüklenirken dünya TV’leri buralardan canlı yayınlar yaptılar. İki kanal hariç. 28 Mayıs 2013’te başlayan Gezi İsyanı’nda ortada hiçbir şey yokken bir hafta önceden İstanbul’a gelip naklen yayın aracı kiralayan CNN INT ve BBC için bu olanların haber değeri olmamalı ki haber yapmaya ihtiyaç duymuyorlardı.
Tam bu sırada; Fransızlar, gözyaşı dökerken önceki gün Sn. Trump attığı bir tweetle kara mizah yapabildi. Dediği şuydu: “Fransızlar, Trump’ı istiyor, Fransa’yı seviyorum!” Bu söz, kendini aslan zannedenin karşısındakini fare görüp onunla oynamasından başka bir şey değildir. Sn. Macron, malum sözle herhâlde hançer yarası almıştır.
Bütün bu olanların Türkiye ile alakası ne olabilir? Yukarıda tafsilatlı şekilde bahsettik. ‘68 Yangını, Paris’te çıkmış, Avrupa’yı sarmış ama bir süre sonra bitmişti. Hâlbuki 12 Eylül darbesine kadar Türkiye’yi terk etmemişti. Ankara, bugün Fırat’ın doğusunda ABD yönetimiyle tam bir ihtilaf hâlindedir. 3 Mart 2003 Tezkeresiyle başlayan görüş çatışmaları, nihayet PKK/YPG militanlarının sınırlarımıza bitişik olarak kurulan gözcü kulelerine yerleştirilmelerine kadar vardı.
Türkiye’nin millî silahlarını yapması, Filistin’in arkasında durması, müstakil bir Suriye siyaseti gütmesi, Rusya ile iyi geçinmesi, Doğu Akdeniz’de keyfiliklere izin vermemesi Washington-Londra-Atina-Tel Aviv dörtgeninde rahatsızlık sebebidir.
Bu rahatsızlık, Sarı Yelekliler Hareketi veya Sarı Humma hastalığını topraklarımıza bulaştırabilir. Sarı Humma’nın hafife alınmayacak kanlı bir hastalık olduğu unutulmamalı. Terör örgütlerinin, Sarı Yelekliler arasında yer alması bundandır.
Ankara’nın teyakkuzda olması şart. Fransa ve Belçika’da devam eden protesto ve itaatsizlikler, her ne kadar Cumartesinden beri sakinleşse de bu sükûnet, bir beklentiden dolayıdır. Cumhurbaşkanı Macron, eğer bugün yapacağı konuşmayla kitleleri tatmin edemezse sükûnet yerini çılgınlığa bırakabilir. Sosyal medyada kim olduğu belirsiz kişiler, kitle psikolojisine yön vermekte. Bu, felaketin diğer adıdır.
Ne yersiz ürkme ve ne de gamsız duruş. Tedbirli ve aklıselimle hareket etmeli.
Cumhur İttifakından rahatsız olanların 31 Mart 2019 Mahalli Seçimlerine varmadan evvel Paris’ten kapacakları bir közle burada da yangın çıkarmak isteyebilecekleri unutulmamalı.
YUSUF TEKİN, DOĞRU SÖYLÜYOR!..
21 Kasım 2024 | 418 Okunma
HİPOKRAT ANDI!
19 Kasım 2024 | 74 Okunma
KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
16 Kasım 2024 | 59 Okunma
AHISKA
14 Kasım 2024 | 146 Okunma
GÖÇ SİYÂSETİMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK
12 Kasım 2024 | 47 Okunma
TÜM YAZILARI