Suriyeli nefreti!
Şiddetin de nefretin de ötekileştirmenin de her çeşidi kötüdür. Aslında şiddet, diğer ikisinin birden kendinde toplamıştır. Şiddet, nefret duygusunun harekete dönüşmüş, ötekileştirme de...
Şiddetin de nefretin de ötekileştirmenin de her çeşidi kötüdür. Aslında şiddet, diğer ikisinin birden kendinde toplamıştır. Şiddet, nefret duygusunun harekete dönüşmüş, ötekileştirme de nefretin lisana dökülmüş hâlidir.
Söylenme kolaylığı bakımından tek başına “nefret” kelimesi kullanılsa da haddi zatında o, “kin ve nefret”tir. Kin nefreti, nefret de kini besleyerek düşmanlığa kadar gider.
Bu üç olumsuzluğun yalnızca kadına, çocuğa, başka bir ırka karşı değil, her canlıya karşı olmaması gerekir. Varsa bu insan, sevgi yanını sorgulamalıdır.
Henüz şiddet çapına gelmedi ama bugün cemiyetin farklı taraflarında ve daha ziyade de okumuş-yazmışında Suriyeli mülteci yahut resmî adıyla “sığınmacılar”a karşı çok tehlikeli bir nefret ve ötekileştirme duygusu, tırmanış hâlindedir. O kadar ki bu hâl artık bir his, kötü duygu olmaktan da çıkıp fikrisabit hâline gelmiştir. Bunu da “Suriyelilere, maaş veriliyor, bedava tedavi ediliyor, oy kullanacaklar, üniversiteye imtihansız giriyorlar!” gibi onlarca asılsız iddiayla desteklemekteler. Şimdilerde muhtelif resmî ve sivil kuruluş, bu dedikoduları yalanlamakta ama ne kadar faydalı olduğu belli değildir.
Savaşların bir cephe, bir de cephe arkası vardır. Cephede silahlar, cephe arkasında insanlar konuşur. “El-Muhaberat”, istihbarat teşkilatı, Suriye’nin derin devletidir. Bu memleketin bir istihbarat devleti olduğu, mevzua yakın olanların malumudur. Esad istihbarat unsurlarının, dört milyon zor durumda kalmış Suriyeliyi kabul etmemizden dolayı bize şükranlarını dile getirmesi beklenemez. Aksine işte tam da bunu yani beşinci kol faaliyetinde bulunur, asılsız haber yayarlar. Dünya görüşü her ne olursa olsun Suriyeli mazlum ve mağdurlara yan gözle bakan, homurdanan, nefret duyan her vatandaşımız kesinkes inansın ki El-Muhaberat’ın psikolojik savaş tuzağına düşmüştür.
Bazı hususları tasnif etmek gerekir:
1-Bu dört milyonun tamamı Suriyeli Arap değildir. Onlardan bir kısmı Kürt, bir kısmı Türkmen ve az bir kısmı da diğer ırk ve dinden insanlardır.
2-Bugün ihtilafların yaşandığı Suriye toprakları, Anadolu’dan evvel Türk’tü. Suriye Selçukluları ismindeki devlet, burada hüküm sürmüştü.
3-Halep, Musul, Kerkük yani Suriye ve Irak’ın şu gün ihtilafların yaşandığı yerleri de Misak-ı Millî Hudutlarımız içindedir.
4-Birinci Dünya Harbi’nden sonra İngilizlerle öteki sömürgeci devletlerin “Suriye” ismini verdikleri memleket 30 Eylül 1918’e kadar Devlet-i Ebed Müddet’in, Devlet-i ali Osman devamının mülküydü. Osmanlı atalarımız buraya “Şam-ı Şerif Vilayeti” diyorlardı. Bugünkü Ürdün, Lübnan, Filistin, İsrail, Suriye bu vilayetin topraklarıydı.
5-Trablusgarp Harbi 1911’de, Balkan Harbi 1912’de, Sarıkamış Harekâtı, Süveyş Kanalı Harekâtı, Filistin Cephesi Hezimet 1914’te Çanakkale Deniz ve Kara Muharebeleri 1915’te Kût’ül Amâre Zaferi 1916’da yani imparatorluk, Sultan Hamid zamanındaki 5 milyon km2’den 777 bin km2’ye gerilemeden önce olmuştu. Bu muharebelerin birine, üçüne beşine ve diğerlerine bugün nefret tuzağına düşmüş vatandaşlarımızın kızdıkları Suriyeli kardeşlerimizin dedeleri de katılmıştı. Bu dediğimize mezarların baş taşı kitabeleri şahittir.
O nefret edilen, ötekileştirilen insanlar yurtlarından yuvalarından ayrılmak, hicret etmek zorunda kalınca ana vatanlarına sığınmak zorunda kaldılar. Türkiye, sadece bizim değil, Balkanlı, Giritli, Rodoslu, Kıbrıslı, Orta Afrikalı, Kuzey Afrikalı, Arabistanlı, Yemenli, Şam-ı Şerifli, Iraklı, Kafkasyalı, Kırımlı Müslümanın da ana vatanıdır. O Müslüman, bir yerde Boşnak, bir yerde Makedon, Arnavut, bir yerde Tatar, Çerkez, bir yerde Arap, Türkmen Kürt vs.dir...
Biz, bu defa da dar günlerinde Suriyelilere kucak açarak ensar ahlakıyla ahlaklandık, tarihe geçen büyük bir iyilik yaptık. İyilik yapmak bize hep yakıştı. Sürekli başa kakmak, nefret duymaksa bir büyük ayıptır, hiçbirimize yakışmaz. Böyle bir alışkanlık, tavır bizim geçmişimizde yoktur.
Eğer; söylenmek istenen askerlik yaşındaki Suriyeli erkeklere dairse evet; devlet, onları esaslı şekilde talimden geçirip cepheye sevk edebilir, etmelidir. Suriye, sadece aslanlar gibi çarpışan Hür Suriye Ordusu veya diğer adıyla Millî Ordu’nun değildir.
Bu nefret duygusunun yok olması lazım.
YUSUF TEKİN, DOĞRU SÖYLÜYOR!..
21 Kasım 2024 | 418 Okunma
HİPOKRAT ANDI!
19 Kasım 2024 | 74 Okunma
KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
16 Kasım 2024 | 59 Okunma
AHISKA
14 Kasım 2024 | 146 Okunma
GÖÇ SİYÂSETİMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK
12 Kasım 2024 | 47 Okunma
TÜM YAZILARI