WASHINGTON’DA ZORLU GÖRÜŞME!..
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald John Trump’ın dâveti üzerine bugün ABD’nin başkenti Washington, DC’de.“13 Kasım” bir ayı aşkın bir...
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald John Trump’ın dâveti üzerine bugün ABD’nin başkenti Washington, DC’de.
“13 Kasım” bir ayı aşkın bir zamandır en fazla tekrar edilen takvim günlerinden biriydi. Sn. Trump, iki devlet arasında Suriye’ye dair ihtilaflar kızışınca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “şunları oturup baş başa görüşelim” ağzıyla dâvet etti. Ne var ki 7 Ekim’de yani Barış Pınarı Harekât gününde de devlet âdâbına uymayan bir mektup gönderdi. Başkan yardımcısı Mike Pence başkanlığındaki bir Amerikan hey’eti müzakereler için Ankara’ya gelirken bizim tarafın psikolojisini bozmak için bir de tutup o mektubu basına sızdırdılar.
Mektup işitilince Türkiye siyasetiyle kamuoyunda ciddî bir dalgalanma oldu. Mektubun muhteva ve üslubuyla kabulü mümkün değildi. Her fırsatta dostumuz ve müttefikimiz olduğu tekrarlanan Amerika Birleşik Devletleri, skandal mektup yazmak ve o mektubu skandal biçimde sızdırmakla kalmadı. Temsilciler Meclisi de tam bir hasmâne tutuma girdi. Aynı gün içinde kısa bir aralıkla Türkiye aleyhine iki karar birden çıkarttı. İlkinde Ermeni soykırım iddiasını doğru buluyor, ikincisindeyse bir kısım devlet adamlarımıza karşı müeyyide tatbiki yoluna gidiyordu. Bunun üzerine rafa kaldırılmış Halk Bank dosyası da bir hukuk garabetiyle raftan indirilip muhakemeye devam edildi.
Türk milletinin ve Ankara’nın sinir uçlarıyla oynamışlardı.
Türkiye’deki Amerikan aleyhtarlığı bir ânda fırladı. Bu arada ekran, sütun, konferans ve dost toplantılarında Erdoğan’ın Washington’a gidip gitmemesi yoğun biçimde tartışılmaya başlanmıştı. Toplum iki ayrı görüşteydi. Bir kısmı, gidilmesinden bir kısmı gidilmemesinden yanaydı. Aslında iki tarafın da gerekçeleri doğruydu.
Şâyet on yıl önce olsaydı zannederiz Sn. Erdoğan, kibarlaştırılarak “skandal” denilen bu kadar rezalet varken restini çeker ve bu dâveti iptal ederdi. “On yıl” dememiz şundan. İnsan ömründe on yıl çok uzun bir zamandır. On yıl insana çok şeyler öğretir. Hele devlet hayatının içinde olanlar için on yıl sanki asırdır. Bu tecrübeden dolayıdır ki Cumhurbaşkanı, haklı olmasına büyük bir kamuoyu desteği de arkasında bulunmasına rağmen kalkıp gitti.
YUSUF TEKİN, DOĞRU SÖYLÜYOR!..
21 Kasım 2024 | 449 Okunma
HİPOKRAT ANDI!
19 Kasım 2024 | 75 Okunma
KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
16 Kasım 2024 | 59 Okunma
AHISKA
14 Kasım 2024 | 146 Okunma
GÖÇ SİYÂSETİMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK
12 Kasım 2024 | 48 Okunma
TÜM YAZILARI