Yeditepe'de Yeni Mevsim!
Yahya Kemal’in billurdan söyleyişiyle Türkçe, ağzımızda annemizin ak sütüdür. Lisan, vatandır; lisan, kaybedilince vatan ve din de kaybedilir. Bundan dolayı bir Türkçe sevdalısı olarak...
Yahya Kemal’in billurdan söyleyişiyle Türkçe, ağzımızda annemizin ak sütüdür. Lisan, vatandır; lisan, kaybedilince vatan ve din de kaybedilir. Bundan dolayı bir Türkçe sevdalısı olarak Türkçe’nin zenginleşmesine, gelişmesine ve korunmasına dair hep gayret sarf ettik. Lisanımız da devletimizin kaderini yaşamıştır. Devlet, nasıl ki son iki asırda buhrandan buhrana sürüklendiyse Türkçe de bu akıbete marûz kaldı. Buhranın son ve en büyük olayları, harf ve dil inkılaplarıdır. Osmanlı münevveri, yüz bin kelimeyle konuşup yazarken, Cumhuriyet aydını on bin kelimeye geriledi. Peyami Safa ve muasırı diğer bazı muharrirler, “Türkçe, ilim dili olamaz!” İddiasını serdederken beş-on bin kelimeyle ilmî eser verilemeyeceğine işaret ediyorlardı.
Lisan, dil, yaşayan varlıktır. Milletler, diğer milletlerle temasa geçince sair alış-verişler gibi dil alış-verişi de olur. Dilimizde Çince, Rusça, Farsça, Arapça, Rumca, Ermenice vs. kelimeler vardır. Bizden de bu dillere kelimeler geçmiştir. Batı ile karşılaşınca Fransızca, Almanca, İngilizceden kelimeler geldi. Batı asıllı kelimelerin girişi teknolojiyi almamızla daha da hızlandı. Buna Tanzimat’tan sonra bir buçuk asır boyunca süren yabancı kelime kullanmayı ileri olma farkı telakki edenlerin özentisi de eklenince dil kirlenmesi arttı.