ZAMANA KÖPRÜ OLMAK
FETÖ ihanetinden iki yıl sonra, 15 Temmuz 2018 Pazar günü saat 15.30’dan 22.30’a kadar 15 Temmuz Şehidler Köprüsü’ndeydik. Kavurucu bir yaz sıcağına rağmen yüz binler, darbeyi püskürtme zaferini...
FETÖ ihanetinden iki yıl sonra, 15 Temmuz 2018 Pazar günü saat 15.30’dan 22.30’a kadar 15 Temmuz Şehidler Köprüsü’ndeydik.
Kavurucu bir yaz sıcağına rağmen yüz binler, darbeyi püskürtme zaferini kutlamak için oraya akmıştı.
Bir ucu köprünün Asya yakasında olup, diğer ucu, Altunizade ve Üsküdar’a doğru kıvrılarak uzayıp gözden kaybolan istiklal ve istikbal sevdalısı bu selin büyük çoğunluğunu gençler teşkil ediyordu.
Biz, o gün orada televizyon ekranları üzerinden seyircilerle günün mana ve kıymetine dair duygu ve düşüncelerimizi paylaşıyorduk.
TV yayınları, Boğaziçi’ne ve çevreye hâkim olacak bir irtifadaydı. Bu yükseklikten bakışlarımızla etrafımızı tararken zihnimiz, bizi alıp hatıraların ortasına götürdü:
15 Temmuz Darbe ihanetine kalkışılmasından hemen sonra, önce TRT Haber ekranından ardından da 21.07.2016’da Türkiye gazetesinin bu sütunundan Asya ile Avrupa’ya müsafeha yaptıran bu hizmete “Şehidler Köprüsü” adı verilmesini teklif etmiştik.
Karar makamları, teklifi görmüş olmalılar ki dikkate alındı ve ilk Boğaz köprümüze “15 Temmuz Şehidler Köprüsü” ismi verildi. Ancak; bugün söylenirken daha ziyade “Şehidler Köprüsü” denmektedir. Bu isim verilene dek bu köprümüzün verilmiş bir adı yoktu; bulunduğu mekândan dolayı “Boğaziçi Köprüsü” deniyordu.
Şehidler Köprüsü’yle alakalı hatıramız, bundan ibaret değil. Bu isim, bu köprü için yaptığımız ikinci tekliftir.
Birinci teklifimizi, 12 Kasım 1976 Cuma günü Türkiye gazetesindeki Pırıltı adlı sütunumuzda çıkan yazımızla yapmış ve Boğaziçi Köprüsü yerine “Fatih Köprüsü” demiştik.
O zamana dek Sultan’ın adı camii dışında bir yerde yoktu. Daha “Fatih Sultan Mehmed Köprüsü” temelinin atılmasına 10 yıl ve Başbakan Turgut Özal tarafından hizmete açılmasına 12 yıl vardı..,
1976 Türkiyesi’yle bu Türkiye’deki insanın halet-i ruhiyesini yansıttığını düşündüğümüz o yazımızı -müsaadenizle- 42 yıl sonra burada bir kere daha takdirlerinize arz ediyoruz.
*
FATİH KÖPRÜSÜ
İnsanın bir görünen tarafı, müşahhas tarafı olduğu gibi; bir de görünmeyen yanı madde ötesi yanı, mücerred tarafı vardır akıl gibi, zekâ gibi, ruh gibi.
İnsanın mücerred taraflarının başında fazilet ve ahlâk gelir; insanda madde ötesi unsurların en ön sırasını ahlâk ile beraber erdem tutar... Faziletin kaynağı her şeyden önce dindir, sonra örf âdetler, sonra terbiye, yetişme, kişilik sahibi olup olamama vs...
Yakın zamanlara kadar dünyanın en faziletli cemiyetini Türk milleti teşkil ediyordu; şöyle de diyebiliriz: Bu topraklarda yatan faziletli insan sayısı hiçbir vatan toprağında mevcut değildir.
Kötü paranın iyi parayı kovduğu gibi, kötü insanlar da iyi insanları kendi kabuklarına mahpus etmişler; daha doğrusu iyiler rüzgârdan atlarına binip gidince meydan, agora nice zamandır kötülere kalmış... Fakat önemli olan iyilik ateşinin ne kadar az kalırsa kalsın tamamen sönmemesi ve fazilet dumanının tek tük bacalardan da olsa tütmeye devam etmesidir. Umulur ki bir gün gelecek kaldırımları mermerden, sütunları fil dişinden Site'yi yine bu azın azı fazilet erleri kuracaklardır.
Bir kâbuslu dönemde derin şaşkınlıklar geçirdiğimiz ve maziden ecdadımızdan kalan birçok pırlantadan mirası reddettiğimiz en açık gerçektir; ki bu miraslar yekûnunda herhâlde maddilerinden öte ve önemli manevileri ağırlığı teşkil eder.
Ancak kaç zamandır bir mübarek soluk esmektedir topraklarımızda: Bilinmez türbelerden mi gelir bilinmez kubbelerden mi?
Bu rüzgârla bir canlanış başlamıştır usul usul...
Ve bu canlanış döneminden ilkin sahip çıkacağımız kayıp değerimiz fazilet olacaktır; buna bağlı olarak duygusu da ecdada hürmet.
İnsan kalbinin en aydınlık yanlarından önce geleni fazilet, erdem, insan faziletinin en güzel tarafı vefa duygusu, kadirşinaslık.
Bunlardan yoksun kişi ne kör kişidir, ne muratsız kişi; bunlardan mahrum millet ne zavallı millettir!..
Faziletli kişi başkasının hakkını yemez. Ne tarih olmuş kişilerin, ne hayatta olanların; şayet zamanında bir hak yenmişse gün geçirmeden bu haksızlığı tamire çalışır fazilet sahibi kişi ve toplumlar.
Hakkı en çok yenen mağdurlar Vahideddin Han, II. Abdülhamid Han bir kenara; hakkı teslim ediliyormuş zannı uyandırılan Fatih'e bile gereken; önem verilmemekte; O bile mahzun edilmektedir... Bir Ayasofya’nın müze yapılması, bir 29 Mayıs'ın Millî Bayram olarak kabul edilmemesindeki hatalar gibi şu sıralar gene bir suçun içinde olduğumuzu bilmem kaç kişi görmektedir?
Fâtih, Anadolu'da Türk birliğini sağladı, Fâtih Balkanları aldı, Fatih İstanbul'u ebediyyen Türk topraklarına kattı. Fatih milletinin ismini kazınmaz harflerle tarihe yazdı... vs.
Fakat biz ne yapıyoruz şükran borcumuzu ödemek için bu büyük Hâkan’a karşı?
Hâlâ izah edilemez sakat bir anlayışla; daha doğrusu anlayışsızlıkla Boğaziçi Köprüsü'ne Fatih Köprüsü adını vermekten çekiniyoruz.
Biz bu köprünün daha ilk yapılmaya başlandığı sıralarda bir rüya hâlinde bu ismi görmeye başladık: Sonra bazı yazarlar konuya el attılar; fakat fikirlerde ısrar edilmemesi ve daha acısı desteksiz kalınması yüzünden gayeye ulaşılamadı.
Hâlbuki Boğaz Köprüsünün yapılması kadar; belki daha önemlisi O'na Fatih Köprüsü adının verilmesidir... Böylece madde aşılacak tarih, çağ ve coğrafya bir renk ve mana armonisi içinde iç içe sürüp gidecektir
Zaman henüz geçmemiştir.
İnsanın mücerred taraflarının başında fazilet ve ahlâk gelir; insanda madde ötesi unsurların en ön sırasını ahlâk ile beraber erdem tutar... Faziletin kaynağı her şeyden önce dindir, sonra örf âdetler, sonra terbiye, yetişme, kişilik sahibi olup olamama vs...
Yakın zamanlara kadar dünyanın en faziletli cemiyetini Türk milleti teşkil ediyordu; şöyle de diyebiliriz: Bu topraklarda yatan faziletli insan sayısı hiçbir vatan toprağında mevcut değildir.
Kötü paranın iyi parayı kovduğu gibi, kötü insanlar da iyi insanları kendi kabuklarına mahpus etmişler; daha doğrusu iyiler rüzgârdan atlarına binip gidince meydan, agora nice zamandır kötülere kalmış... Fakat önemli olan iyilik ateşinin ne kadar az kalırsa kalsın tamamen sönmemesi ve fazilet dumanının tek tük bacalardan da olsa tütmeye devam etmesidir. Umulur ki bir gün gelecek kaldırımları mermerden, sütunları fil dişinden Site'yi yine bu azın azı fazilet erleri kuracaklardır.
Bir kâbuslu dönemde derin şaşkınlıklar geçirdiğimiz ve maziden ecdadımızdan kalan birçok pırlantadan mirası reddettiğimiz en açık gerçektir; ki bu miraslar yekûnunda herhâlde maddilerinden öte ve önemli manevileri ağırlığı teşkil eder.
Ancak kaç zamandır bir mübarek soluk esmektedir topraklarımızda: Bilinmez türbelerden mi gelir bilinmez kubbelerden mi?
Bu rüzgârla bir canlanış başlamıştır usul usul...
Ve bu canlanış döneminden ilkin sahip çıkacağımız kayıp değerimiz fazilet olacaktır; buna bağlı olarak duygusu da ecdada hürmet.
İnsan kalbinin en aydınlık yanlarından önce geleni fazilet, erdem, insan faziletinin en güzel tarafı vefa duygusu, kadirşinaslık.
Bunlardan yoksun kişi ne kör kişidir, ne muratsız kişi; bunlardan mahrum millet ne zavallı millettir!..
Faziletli kişi başkasının hakkını yemez. Ne tarih olmuş kişilerin, ne hayatta olanların; şayet zamanında bir hak yenmişse gün geçirmeden bu haksızlığı tamire çalışır fazilet sahibi kişi ve toplumlar.
Hakkı en çok yenen mağdurlar Vahideddin Han, II. Abdülhamid Han bir kenara; hakkı teslim ediliyormuş zannı uyandırılan Fatih'e bile gereken; önem verilmemekte; O bile mahzun edilmektedir... Bir Ayasofya’nın müze yapılması, bir 29 Mayıs'ın Millî Bayram olarak kabul edilmemesindeki hatalar gibi şu sıralar gene bir suçun içinde olduğumuzu bilmem kaç kişi görmektedir?
Fâtih, Anadolu'da Türk birliğini sağladı, Fâtih Balkanları aldı, Fatih İstanbul'u ebediyyen Türk topraklarına kattı. Fatih milletinin ismini kazınmaz harflerle tarihe yazdı... vs.
Fakat biz ne yapıyoruz şükran borcumuzu ödemek için bu büyük Hâkan’a karşı?
Hâlâ izah edilemez sakat bir anlayışla; daha doğrusu anlayışsızlıkla Boğaziçi Köprüsü'ne Fatih Köprüsü adını vermekten çekiniyoruz.
Biz bu köprünün daha ilk yapılmaya başlandığı sıralarda bir rüya hâlinde bu ismi görmeye başladık: Sonra bazı yazarlar konuya el attılar; fakat fikirlerde ısrar edilmemesi ve daha acısı desteksiz kalınması yüzünden gayeye ulaşılamadı.
Hâlbuki Boğaz Köprüsünün yapılması kadar; belki daha önemlisi O'na Fatih Köprüsü adının verilmesidir... Böylece madde aşılacak tarih, çağ ve coğrafya bir renk ve mana armonisi içinde iç içe sürüp gidecektir
Zaman henüz geçmemiştir.
YUSUF TEKİN, DOĞRU SÖYLÜYOR!..
21 Kasım 2024 | 445 Okunma
HİPOKRAT ANDI!
19 Kasım 2024 | 75 Okunma
KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
16 Kasım 2024 | 59 Okunma
AHISKA
14 Kasım 2024 | 146 Okunma
GÖÇ SİYÂSETİMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK
12 Kasım 2024 | 48 Okunma
TÜM YAZILARI