Ölümler ve hatıralar

Dün de yazdığım gibi son dönemde birbirine ulanan ölümlerin arasında 3 yıl önce bu zaman vefat eden bir isim bu sene pek hatta hiç anılmadı. Vefatı münasebetiyle hakkında nerdeyse hiç yazı...

Dün de yazdığım gibi son dönemde birbirine ulanan ölümlerin arasında 3 yıl önce bu zaman vefat eden bir isim bu sene pek hatta hiç anılmadı. Vefatı münasebetiyle hakkında nerdeyse hiç yazı çıkmadı oysa yaşarken çok popülerdi bu isim. Üstelik bir mensubunu yeni kaybeden Koç Ailesi ile de çok yakın ilişkisi vardı. Dün cenazesi defnedilen Mustafa Koç'un dedesi Vehbi Koç bu isme de manevi babalık yapmıştı. 3 yıl önce öldüğünde de çok görkemli bir cenaze töreniyle uğurlanmıştı. Bahsettiğim isim Mehmet Ali Birand...
***

Kendi şahsi hikâyem açısından baktığımda ise Türkiye'nin beni tanımasında ve özellikle bugün televizyonlarda bol bol yer almamda Birand'ın önemli bir payı vardır. Bundan tam yedi sene önce 2009'un ocak ayında telefonum çaldı, 32. Gün programından arıyorlardı. Taraf gazetesinde dört aylık bir köşe yazarıydım, yaşım 27 idi. O güne kadar büyük bir TV kanalına hiç çıkmamıştım. Programın yapıldığı tarih 22 Ocak 2009'du...
***

Programda bir ulusalcı profesör, bir ulusalcı gazeteci ve Ankara'dan katılan bir ulusalcı general vardı. Benim yanımda da etliye sütlüye pek karışmayan, o kritik dönemde eyyam siyaseti güden, sonradan da Fethullahçı olduğu anlaşılacak olan bir profesör vardı. Programı Birand'la ortak sunan ve sonradan da Birand'la büyük şahsi kavga içine giren arkadaşın da benden hiç hoşlanmadığı belliydi. O arkadaş sözde ulusalcılığa mesafeli bir solcuydu ama liberallerle ulusalcılar kıyaslandığında gönlü -itiraf etmese de- ulusalcılardan yanaydı çoğu Türk solcusu gibi.
***

Benim yazdığım Taraf gazetesine nefretin doruk noktasında olduğu bir dönemdi, programın başlamasıyla üç ulusalcı isim birden sert bir dille tam gaz bana hücum etti. Birand programı açarken beni "Taraf gazetesinin gencecik yazarı Rasim Ozan Kütahyalı" diye tanıttı. Gelen ulusalcı üçlü de 27 yaşında bir çocukcağızı yer bitiririz diye hesap etmişlerdi sanırım. Üçe tek hatta dörde tek mücadele program boyu sürdü, hepsi birden belaltı belüstü saldırıyorlardı, ben de anladıkları dilden onlara girişiyordum. Bir süre sonra kimyaları bozuldu, programda hava döndü ve hepsi birden dağıldılar. Birand program boyu objektif durmuş ama arada beni alttan alta kollamıştı. Program çıkışında da kimsenin görmediği bir an yanıma geldi, kolumu tuttu ve kulağıma "Üçünü de bitirdin lan, afferin" dedi gülerek...

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Türkiye’yi ve Erdoğan’ı hedef alan taarruzlar 21 Kasım 2017 | 9.067 Okunma ABD karşısında TSK ve MİT 20 Kasım 2017 | 1.457 Okunma Türkiye bambaşka bir döneme giriyor 19 Kasım 2017 | 3.065 Okunma Atatürk’ün ölümüne ağlayamayanlar 15 Kasım 2017 | 681 Okunma Atatürkçülük stratejisi mi var? 14 Kasım 2017 | 752 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar