Biz ve ülkemiz
Her ülkenin, herkesten farklı bir özgürlük ve özgünlük alanı bulunur. Bu özgürlük ve özgünlük alanını (onun karakterini) o ülke coğrafyasının inciri, üzümü, zeytini...
Her ülkenin, herkesten farklı bir özgürlük ve özgünlük alanı bulunur. Bu özgürlük ve özgünlük alanını (onun karakterini) o ülke coğrafyasının inciri, üzümü, zeytini, kaysısı, peyniri ve demiri ve çeliği alt alta toplanıp meydana getirmez. O karakteri o ülkede yaşayan insanların mizacı, seciyesi, nüfusu, nüfus artışı, kişi başına düşen millî hasılası da meydana getirmez. Ayrıca: bu özgürlük ve özgünlük alanı, o ülkenin belirlenmiş tarihinden ve belirlenmiş istikbalinden ve meselâ uzun vadeli iktisadî planlarından da oluşmaz. Bütün bu farklı faktörleri, özellikleri yan yana getirerek, alt alta dizerek elde edilebilecek çeşitli matrisler, o ülkeye “benimdir” diye bakan kimseyle özdeşleştirilemez. O ülke bütün bu insanlardan, incirinden ve üzümünden ve demirinden ve çeliğinden bir özellik taşısa da, bu nesnelerin ne tek tek her birine, ne de toptan bunların tümüne indirgenebilir. O ülkeden bütün bu insanlardan ve bütün bu nesnelerden ayrı düşen bir farklılık kalır geriye, işte o, herkesin ve her şeyin dışında kalan o farklı şey, o ülkenin, ülke o haldeyken (geçmişi, hâli ve geleceği ile ve insan ve nesne kaynakları ile) kimliğini belirleyen özelliktir. İbni Haldun bu özelliklerin toplam hasılasına “iklim” adını veriyor...
Ben, bu kimliğin değiştirilemez olduğunu söylemiyorum. Bilakis, bu kimliğin değiştirilebileceğini ileri sürüyorum. Nitekim Osmanlı kimliği ile Türkiye Cumhuriyeti kimliği bir tutulabilir mi? Türkiye Cumhuriyeti’nin şimdiki kimliği gökten düşmedi. Bu kimlik, Osmanlı kimliğinin içinden çıkarıldı. Osmanlı kimliği, elbette kendi aslî zemininde bırakılarak meydana getirilmedi bu yeni kimlik. Bilakis, o zemin, tümüyle bir başka zeminle değiştirildi. Fakat zeminin üzerinde bulunan insan ve zenginlik malzemesi aynen baki kaldı.